O, yükümlülüklerini yerine getirmedi.
- He didn't fulfill his obligations.
Ben sadece benim toplumsal yükümlülüklerimi yerine getirmek için partiye gittim.
- I only went to the party to fulfill my societal obligations.
Bir insanın yaşama hakkı varsa, aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa; o zaman yaşamak bir hak değil, zorunluluktur.
- If one has the right to live, then one should also have the right to die. If not, then living is not a right, but an obligation.
O, zorunluluklarından dolayı artık gelemeyecek.
- He won't be able to come anymore due to his obligations.