Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Geçen yıl yaklaşık bu zaman çok fazla kar vardı.
- We had a lot of snow about this time last year.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Kahretsin, o lanet baykuşun çok gürültülü bir şekilde cırlaması yüzünden uyuyamıyorum.
- Fuck, I can't sleep because those damn owls are screeching so loudly.
Kahretsin, ben sadece yeni bir halı aldım ve kedi zaten onun üstüne kustu.
- Fuck, I just bought a new rug and the cat already puked on it.
Senin planın çok miktarda para gerektirir.
- Your plan requires a large amount of money.
Develer hörgüçlerinde çok miktarda yağ depolayabilir.
- A camel can store a large amount of fat in the hump on its back.
I have a lot of things to say.
Roy Fuchs’ Assistant: I just heard there's a shitload of used cars coming this way.
They made a fuckload of money on that deal.