Tom'un mahkumiyeti temyiz oldu ve kazandı.
- Tom appealed his conviction and won.
Sanığın önceden hiçbir mahkumiyeti yok.
- The defendant has no prior convictions.
Sami mahkumiyetini bozmak için bir kampanya başlattı.
- Sami launched a campaign to overturn his conviction.
O her zaman inançlarını savunur.
- She always stands up for her convictions.
Carl Gustav Jung, analitik psikolojinin kurucusu, her zaman hastalıklarının dini inançlarına çok saygı gösterdi.
- Carl Gustav Jung, the founder of analytical psychology, always respected the religious convictions of his patients very much.
Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.
- Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.
Senin görüşlerine göre yaşamak zor.
- It is hard to live up to your convictions.