Ona hiçbir şey broşundan daha değerli değildir.
- Nothing is more precious to her than the brooch.
Marilla o gün her zamanki gibi kilise için ametist broşunu taktı.
- Marilla wore her amethyst brooch to church that day as usual.
Hırsızlar mücevherleri çaldılar.
- The thieves made off with the jewels.
Sahip olduğum en iyi mücevheri sattım.
- I sold the best jewel that I had.
Aktris her zaman pahalı mücevherler takıyor.
- The actress always wears expensive jewels.
Mary herhangi bir takı takmadı.
- Mary didn't wear any jewelry.
Tom Mary'ye bir sürü mücevherat satın aldı.
- Tom bought Mary lots of jewelry.
Galveston was the jewel of Texas prior to the hurricane.
... Communications inside the jewel case which activates when you take off the packaging. ...