İsrail, dünyadaki en önemli yüksek teknoloji merkezlerinden biri haline gelmiştir.
- Israel has become one of the most important high-tech centers in the world.
Bu, günümün önemli olayıydı.
- This was the highlight of my day.
Eroin yüksek derecede bağımlılık yapar.
- Heroin is highly addictive.
Norveççe, İsveççe ve Danimarkaca karşılıklı olarak yüksek derecede anlaşılabilirdir.
- Norwegian, Swedish and Danish are mutually intelligible to a high degree.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı.
- Prices have reached a 13-year high.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.
Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.
- If jumps too high the rat - it's captured by the cat.
Tom'un yüksek yerlerde arkadaşları var.
- Tom has friends in high places.
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
- It must be nice to have friends in high places.
Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
- The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.