Tom'un o olay hakkında endişelenmesine gerek yok.
- Tom doesn't need to worry about that happening.
Ben bu olayı tahmin edemezdim.
- I couldn't have predicted this happening.
Ne olduğunu tam olarak biliyordum.
- I knew exactly what was happening.
Ne olduğunu tam olarak bilmiyorum.
- I don't exactly know what's happening.
Tom başka bir şey olmadığından emin olmak için etrafına baktı.
- Tom looked around to make sure nothing else was happening.
Bunun tekrar vuku bulmasının önüne nasıl geçeriz?
- How do we prevent this from happening again?
Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
- Needless to say, theft was a rare occurrence.
O, Japonya'da yaygın olaydır.
- That is the common occurrence in Japan.
Sana bir şey olmasını istemiyorum.
- I don't want anything happening to you.
Keşke böyle şeylerin olması dursa.
- I wish things like this would quit happening.
He is a real happening guy.
The Andy Warhol reception was a freaky happening.
... It's something physiological happening in the body. ...
... things that are happening. ...