O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Birçok anne-baba çocuklarıyla gurur duyuyor.
- Many parents take pride in their children.
O gururlu ve kibirli.
- He's prideful and arrogant.
Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
- Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
Beyaz Rusya'da yaşıyorum ve bu durumdan gurur duyuyorum.
- I live in Belarus and I take pride in this fact.
O, lisesi ile gurur duyuyor.
- She takes pride in her high school.