Kollarımızdaki pazularımızdan çok daha fazlasına sahibiz,Per.
- We've got a lot more than just biceps in our arms, Per.
Cüzdanımda daha fazla para yok.
- I have no more money in my wallet.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Time is more precious than anything else.
İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.
- Cows are more useful than any other animal in this country.
Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir.
- All languages are equal, but English is more equal than the others.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi.
- Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.
Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer.
- More people get into trouble for things they say rather than for what they do.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than him.
Daha fazla bir şey var mı?
- Is there something more?
İçecek daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more to drink.