a greater number or quantity

listen to the pronunciation of a greater number or quantity
Englisch - Türkisch

Definition von a greater number or quantity im Englisch Türkisch wörterbuch

more
{s} daha fazla

Kollarımızdaki pazularımızdan çok daha fazlasına sahibiz,Per. - We've got a lot more than just biceps in our arms, Per.

Cüzdanımda daha fazla para yok. - I have no more money in my wallet.

more
daha

Onu tanıdıkça daha çok seversin. - The more you know about him, the more you like him.

Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü? - I'd like to stay one more night. Is that possible?

more
(Bilgisayar) ayrıntılar
more
(Bilgisayar) tümü
more
(Bilgisayar) en çok
more
(Bilgisayar) başka

Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir. - Time is more precious than anything else.

İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır. - Cows are more useful than any other animal in this country.

more
(Bilgisayar) tüm

Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir. - All languages are equal, but English is more equal than the others.

Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz. - You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.

more
-den daha çok
more
(Bilgisayar) tüm seçenekler
more
ziyade

Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi. - Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.

Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer. - More people get into trouble for things they say rather than for what they do.

more
(Bilgisayar) ek bilgi
more
daha çok

Onu tanıdıkça daha çok seversin. - The more you know about him, the more you like him.

Seni ondan daha çok seviyorum. - I love you more than him.

more
neither more nor less ne fazla ne eksik
more
{s} daha: one more time bir kez daha. two more oranges iki
more
fazla bir şey

Daha fazla bir şey var mı? - Is there something more?

İçecek daha fazla bir şey yok. - There's nothing more to drink.

more
tam o kadar
more
takriben
more
bir kat fazla
Englisch - Englisch
{n} more
a greater number or quantity

    Silbentrennung

    a Great·er num·ber or quan·ti·ty

    Türkische aussprache

    ı greytır nʌmbır ır kwäntıti

    Aussprache

    /ə ˈgrātər ˈnəmbər ər ˈkwäntətē/ /ə ˈɡreɪtɜr ˈnʌmbɜr ɜr ˈkwɑːntətiː/
Favoriten