Kanın görünüşüne asla dayanamadım.
- I never could stand the sight of blood.
Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
- The sight of blood made her excited.
İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
- At first sight, he seemed kind and gentle.
Bir köpeğin sadece bakışı onu korkuttu.
- The mere sight of a dog made her afraid.
İlk görüşte ona âşık oldun mu?
- Did you fall in love with her at first sight?
Adam ilk görüşte âşık oldu.
- The man fell in love at first sight.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.