a game or match played to break a tie

listen to the pronunciation of a game or match played to break a tie
Englisch - Türkisch

Definition von a game or match played to break a tie im Englisch Türkisch wörterbuch

rubber
kauçuk

Senin şekerli çöreklerinin kauçuk kıvamına sahip olduğunu söylediğim için üzgünüm. - I'm sorry to say that your madeleines have the consistency of rubber.

Lateks, kauçuk ağaçlarından gelen doğal bir maddedir. - Latex is a natural ingredient that comes from rubber trees.

rubber
lastik

Tom ve Mary her ikisi de lastik eldiven giyiyorlardı. - Tom and Mary were both wearing rubber gloves.

Elastik olduğu için lastik bir top seker. - A rubber ball bounces because it is elastic.

rubber
ıstampa
rubber
üç oyundan ikisini kazanma
rubber
berabere kalınca kazananı belirlemek için oynanan oyun
rubber
kaput
rubber
lastik ayakkabı
rubber
ovucu
rubber
{i} prezervatif

Üzgünüm, bir prezervatif olmadan onu yapmayacağım. - Sorry, I won't do it without a rubber.

rubber
{i} perdah taşı
rubber
{i} ovma bezi
rubber
{i} sürtünen parça [müh.]
rubber
berabere kalınca kazananı belirlemek için oy
rubber
{i} temizlik bezi
rubber
{i} silgi

Silgini kısa süreliğine ödünç alabilir miyim? - Can I borrow your rubber for a moment?

Kalemliğimde bir silgim var. - In my pencil case, I have a rubber.

rubber
kau

Birkaç hafta sonra, doktorlar Cleveland'a sert kauçuktan yeni bir çene çıkışı yaptı. - After a few weeks, doctors made Cleveland a new jaw out of hard rubber.

Sentetik kauçuğa allerjim var. - I'm allergic to synthetic rubber.

rubber
{i} tellâk
Englisch - Englisch
rubber
a game or match played to break a tie

    Türkische aussprache

    ı geym ır mäç pleyd tı breyk ı tay

    Aussprache

    /ə ˈgām ər ˈmaʧ ˈplād tə ˈbrāk ə ˈtī/ /ə ˈɡeɪm ɜr ˈmæʧ ˈpleɪd tə ˈbreɪk ə ˈtaɪ/
Favoriten