Önümüzde yoğun bir hafta var.
- We have a hectic week ahead of us.
Mary'nin yoğun bir programı var.
- Mary has a hectic schedule.
O telaşlı bir hayat sürüyor.
- He leads a hectic life.
Günlük yaşam, yoğun, telaşlı ve bazen ezici olabilir.
- The daily life can be busy, hectic and sometimes overwhelming.
O biraz heyecanlıydı.
- It was a little hectic.
Boston'daki o hafta oldukça heyecanlıydı.
- That week in Boston was pretty hectic.
Bu şehir Manhattan kadar hareketlidir.
- This city is as hectic as Manhattan.
Pazartesi günü çok hareketliydi.
- Monday was so hectic.
For still he lay, and on his thin worn cheek / A purple hectic played like dying day / On the snow-tops of distant hills .