O bir inanç insanıdır.
- He is a man of faith.
Tom bir inanç şifacısı.
- Tom is a faith healer.
İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler.
- People lost faith in banks.
Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
- Never lose faith in yourself. You can do everything you want to do.
Zayıf imanına rağmen, rahip onu kutsadı.
- Despite his weak faith, the priest blessed him.
İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.
- A person without faith is frightening.
Köpeklerin vefakarlığı bizi etkiler.
- Dogs' faithfulness impresses us.
İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.
- Faith makes all things possible.... love makes all things easy.
Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.
- Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.
Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.
- Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.
Dinsel inancımı yitirdim.
- I've lost my religious faith.
Sözüne sadık olmalısın.
- You must be faithful to your word.