Havaalanı ne kadar uzak?
- How far away is the airport?
Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- His work was acceptable, but far from excellent.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Gezgin uzaktan bir ışık gördü ve sevindi.
- The traveler saw a light from afar and rejoiced.
Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
- The islet resembled a tortoise from afar.
O çok fazla bira içer.
- He drinks far too much beer.
Konuyu fazla abartıyorsun.
- You're carrying this too far.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
- He went so far as to call me a liar.
Gezgin uzaktan bir ışık gördü ve sevindi.
- The traveler saw a light from afar and rejoiced.
Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
- The islet resembled a tortoise from afar.
Fred benden nefret ettiğini söyleyecek kadar uzağa gitti.
- Fred went so far as to say that he had hated me.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
- We cannot go any farther without a rest.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Gezgin uzaktan bir ışık gördü ve sevindi.
- The traveler saw a light from afar and rejoiced.
Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
- The islet resembled a tortoise from afar.
İstasyona ne kadar uzakta?
- How far is it to the station?
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
You have all come far and you will go farther.
He was far richer than we'd thought.
We are on the far right on this issue.
It was a far adventure, full of danger.
He went to a far country.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
Like father, like son.
- The apple does not fall far from the tree.
Like father, like son.
- The apple does not fall far from the trunk.
Tom killed the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı fakat üzerindeki farları açık bıraktı.
Tom turned off the engine and shut off the headlights.
- Tom motoru kapattı ve farları kapattı.
The difference between the right word and almost the right word is the difference between lightning and the lightning bug.
- Doğru kelime ve doğruya yakın kelime arasındaki fark şimşek ve ateş böceği arasındaki farktır.
Light waves travel through space and various kinds of materials.
- Işık dalgaları uzayda ve farklı türde malzemelerde yolculuk ederler.
... an opportunity for all lets us go as far as our dreams and toil will take us ...
... return to being better educated is far greater than it was even a generation ago. Look ...