O iyi genç bir delikanlı.
- He's a fine young lad.
Çok zeki genç bir hanımdır.
- She is a very intelligent young lady.
Genç bayanın adamdan daha az meyvesi var.
- The young lady has less fruit than the man.
Genç adam yaşlı kadının yiyeceklerini arabasına yüklemesine yardımcı oldu.
- The young man helped the old lady load the groceries into her car.
Delikanlı Tom'un üzerine abandı ve kulağına bağırdı.
- The lad leaned over and shouted into Tom's ear.
Onun erkek arkadaşı hoş bir delikanlı.
- Her boyfriend's a nice lad.