Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
- The sight of fresh lobster gave me an appetite.
Yaşam tarzınıza dikkatle bir göz atın.
- Take a fresh look at your lifestyle.
Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
- Such fishes as carp and trout live in fresh water.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Bana karşı küstahlık yapma.
- Don't be fresh to me.
Taze pişmiş ekmek kokusunu severim.
- I like the smell of freshly-baked bread.
Ben taze pişmiş ekmek kokusunu severim.
- I love the smell of fresh baked bread.