a faculty of perceiving, meaning, opinion

listen to the pronunciation of a faculty of perceiving, meaning, opinion
Englisch - Türkisch

Definition von a faculty of perceiving, meaning, opinion im Englisch Türkisch wörterbuch

sense
{f} algılamak
sense
{i} hissetme
sense
{i} duygu

Tom'un modern resim için estetik duygusu vardır. - Tom has an aesthetic sense for modern painting.

Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir. - A dog's sense of smell is much keener than a human's.

sense
{i} sağduyu

Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi? - Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?

Tom Mary'nin sağduyudan yoksun olduğunu düşünüyor. - Tom thinks Mary lacks common sense.

sense
(Tıp) sanse
sense
doğrultu
sense
hasse
sense
anlayış

Onun espri anlayışı yoktur. - He has no sense of humor.

Onun bir mizah anlayışı vardır. - He has a sense of humor.

sense
genel düşünce
sense
zekâ
sense
dili anlamak
sense
dirayet
sense
akıl
sense
{f} anlamak

Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı. - She had enough sense to understand what he really meant.

sense
(Tıp) His, duygu, duyu, sensus
sense
muhakeme
sense
{i} anlama

Espriden anlamayan insan, çiçeksiz çayır gibidir. - People with no sense of humor are like meadows with no flowers.

Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. - I was trying to make sense of what had happened.

sense
(isim) duyu, duygu, manâ, us, his, sezme, hissetme, sağduyu, algı, anlama, bilincinde olma, anlam, amaç, niyet, düşünce, kanı, eğilim, yön
sense
{i} eğilim
sense
{f} duyarlı olmak
Englisch - Englisch
{n} sense
a faculty of perceiving, meaning, opinion
Favoriten