a distinct element or component

listen to the pronunciation of a distinct element or component
Englisch - Türkisch

Definition von a distinct element or component im Englisch Türkisch wörterbuch

part
parça

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır. - Death is an integral part of life.

part
kısım

Bu teori üç kısımdan oluşur. - This theory consists of three parts.

İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim. - I visited many parts of England.

part
taraf

Onların tarafında bir hataydı. - It was a mistake on their part.

Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim. - I intend to take my position as a third party.

part
kısmen

Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum. - I'm sorry. I'm partly responsible for it.

Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı. - This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.

part
yarı

Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız. - After the birth of your child, you should make your work part-time.

Yarın partiye gelecekmisin? - Will you come to the party tomorrow?

part
ekseriya
part
görev

Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum. - I try to do my part to help the community.

Görevimi yapmayı planlıyorum. - I plan on doing my part.

part
yan

Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum. - I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.

Japonca öğrenmenin zor yanı nedir? - What is the hard part of learning Japanese?

part
{f} ayır

Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim. - I will love you for better for worse till death us do part.

İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler. - After ten years as business partners, they decided to part ways.

part
fasıl
part
ayrılmak

Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu. - No one was in a hurry to leave the party.

O, evinden ayrılmak zorunda kaldı. - He had to part with his house.

part
{f} parçalanmak, ayrılmak; bölünmek
part
{f} tarakla ayırmak
part
(ial) parça (lı), kısmi
part
(fiil) ayırmak, tarakla ayırmak, ayrılmak, kopmak, elden çıkarmak
part
{i} parça, bölüm, kısım
part
{i} katkı. z. kısmen
part
{i} hisse, pay
Englisch - Englisch
part

The parts of a chainsaw include the chain, engine, and handle.

a distinct element or component

    Silbentrennung

    a dis·tinct el·e·ment or com·po·nent

    Türkische aussprache

    ı dîstîngkt elımınt ır kımpōnınt

    Aussprache

    /ə dəˈstəɴɢkt ˈeləmənt ər kəmˈpōnənt/ /ə dɪˈstɪŋkt ˈɛləmənt ɜr kəmˈpoʊnənt/
Favoriten