a device by which trains change tracks; switch

listen to the pronunciation of a device by which trains change tracks; switch
Englisch - Türkisch

Definition von a device by which trains change tracks; switch im Englisch Türkisch wörterbuch

point
{i}

O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır. - He uses a pencil with a fine point.

Uçak kalkış noktasındaydı. - The plane was on the point of taking off.

point
{i} puan

Biz iki puanla kaybetti. - We lost by two points.

Bugün Dow Jones ortalama iki puanlık artış ilan etti. - The Dow Jones average posted a gain of two points today.

point
virgül

İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız. - In English, we use a decimal point instead of a comma.

point
konu

Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam. - I can't necessarily agree with you on that point.

Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam. - I can't go along with you on that point.

point
durum

Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır. - One's point of view depends on the point where one sits.

Ben o noktada durumun tehlikesini fark ettim. - At that point I realized the danger of the situation.

point
derece

Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece. - Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.

Bu son derece önemli bir konu. - This is an extremely important point.

point
üzerine çevirmek
point
noktalamak
point
göstermek

Başkalarını göstermek kabalıktır. - It's not polite to point at others.

İnsanları parmakla göstermek kabalıktır. - It is bad manners to point at people.

point
namlu
point
nitelik
point
neden

Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev. - Love your enemies, for they point out your mistakes.

Burada olmamızın nedeni ne? - What's the point of us being here?

point
çekit
point
yer

Onun konuşması tam yerindeydi. - His speech was to the point.

Tom Mary'nin durduğu yeri gösterdi. - Tom pointed to where Mary was standing.

point
{f} uç vermek
point
ferma etmek
point
ucunu sivriltmek
point
(Askeri) NİŞAN ALMAK; TEVCİH ETMEK: Herhangi bir silahla bir hedefe nişan almak, bir silahı herhangi bir hedefe tevcih etmek
point
{f} sivriltmek
Englisch - Englisch
point
a device by which trains change tracks; switch
Favoriten