Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.