Bunu senin için yapıyorum.
- I'm doing this for you.
Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.
- Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework.
İhracat işi iyi yapılmıyor.
- The export business isn't doing well.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Bu senin kendi faaliyetin.
- This is your own doing.
Tom'un Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapmasını rica ettim.
- I asked Tom to do the same thing that Mary was doing.
Tom'u rahatsız eden şeyleri yapmayı durdurmalısın.
- You need to stop doing things that bother Tom.
Zamanınızın çoğunu ne yaparak geçirirsiniz?
- What do you spend most of your time doing?
Hemşireler zamanlarının çoğunu ne yaparak harcarlar?
- What do nurses spend most of their time doing?
This is his doing. (= He did it.).