Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti.
- Tom turned the knob and pushed the door open.
Haberleri açmak istemiyorum.
- I don't want to turn on the news.
Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
- Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
Eğer doğru hatırlıyorsam, sanırım bir sonraki köşede sola dönmek zorundayız.
- If I remember correctly, I think we have to turn left at the next corner.
Geri dönmek zorundayız.
- We have to turn back.
Direksiyonu döndürmek arabayı döndürür.
- Turning the steering wheel makes the car turn.
Odayı temizleme sırası benimdi.
- It was my turn to clean the room.
Şarkı söyleme sırası senin.
- It's your turn to sing.
Saçları beyaza dönüştü.
- His hair has turned white.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
Give the handle a turn, then pull it.