O, bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir.
- He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.
Bütün gün ofiste oturarak çok egzersiz yapmam.
- I don't get much exercise sitting in the office all day.
Burada karanlıkta tamamen tek başınıza oturarak ne yapıyorsunuz?
- What are you doing sitting here in the dark all by yourself?
Akşam yemeği bittiğinde, oturma odasına geçti.
- When dinner was over, we adjourned to the sitting room.
Tom ve Mary oturma odasında oturup konuşuyorlar.
- Tom and Mary are sitting in the living room talking.
Tom yapayalnız oturan bir kız gördü, bu yüzden onunla konuşmaya gitti.
- Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.
Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla birlikte şarkı söylüyordu.
- Tom was singing with the children sitting around the campfire.