O onun yüzüne tokat attı.
- She slapped him in the face.
Eğer Mary Tom'u tokatladıysa, onu hakettiğine eminim.
- If Mary slapped Tom, I'm sure he deserved it.
Yine de... bana tokat atmak zorunda değildi!
- Even so ... she didn't have to slap me!
Onun yüzüne tokat atmak yerine, ona tükürdü ve aşağılayarak uzaklaştı.
- Instead of slapping him in the face, she spit in it, and walked contemptuously away.