açan

listen to the pronunciation of açan
Türkisch - Englisch
that opens extensor, tensor
(Anatomi) extensor, tensor
opener
tensor
(Anatomi) extensor
(Bilgisayar) opened by
hungry

Babies cry when they are hungry. - Bebekler aç olduklarında ağlarlar.

He whispered to me that he was hungry. - O, bana aç olduğunu fısıldadı.

açan kimse
opener
çığır açan
pioneer
hunger

Some people in the world suffer from hunger. - Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.

My stomach is clenched with hunger. - Midem açlıktan yapıştı.

yeni ufuklar açan
seminal
(Tıp) fast

Fadil opened a fast-food restaurant. - Fadil bir fast-food restoran açtı.

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

She was careful opening the drawer. - O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.

The file cabinet drawers are open. - Dosya dolabı çekmeceleri açıktır.

(Bilgisayar) bloom

Tulips will bloom soon. - Laleler yakında çiçek açacaklar.

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

genetik mutasyona yol açan
(Tıp) mutagenic
yol açan
leading
unseal
unveil

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

switch on

Tom clicked the light switch on. - Tom lamba anahtarını açtı.

May I switch on the light? - Işığı açabilir miyim?

unfold

Tom unfolded the letter and read it. - Tom mektubu açtı ve onu okudu.

Tom unfolded the blanket and wrapped it around himself. - Tom battaniyeyi açtı ve onu kendi etrafına sardı.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Tatoeba is open source. - Tatoeba açık kaynaklıdır.

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

turn on

Please turn on the radio. - Lütfen radyoyu açar mısın?

Could you turn on the light please? - Lütfen ışığı açar mısınız?

decompress
{f} unfurled
{f} opening

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

Would you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

unpin
roll out
famished

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

unfurl
{f} opened

The door opened automatically. - Kapı otomatik olarak açıldı.

I opened the box and looked inside. - Kutuyu açtım ve içine baktım.

tune in on
unpack

I have just arrived. I haven't even unpacked my bags. - Daha yeni geldim. Çantalarımı bile açmadım.

Tom opened his suitcase and began unpacking. - Tom valizini açtı ve boşaltmaya başladı.

clear off
uncover

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

disclose

He disclosed my secret. - O, sırrımı açığa çıkardı.

She would not disclose the secret. - Sırrı açığa vurmazdı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Fadil exposed his dark secret. - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.

Speech exposes what the brain is worth. - Konuşma, beynin değerini açığa vurur.

power#on
bütün kilitleri açan anahtar
passepartout
akşam açan
vespertine
greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Give me the keys so I can unlock the door. - Kapıyı açabilmem için bana anahtarları ver.

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

Alcohol affects you more quickly on an empty stomach. - Alkol sizi aç karnına daha çabuk etkiler.

I opened the box, but it was empty. - Kutuyu açtım fakat o boştu.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

Can you unclog the toilet? - Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

bütün kapıları açan anahtar
passkey
bütün kilitleri açan anahtar
master key
delik açan kurtçuk
miner
hendek açan kimse
ditcher
kansere yol açan
carcinogenic
kelebek şeklinde çiçek açan
papilionaceous
kirlenmeye yol açan
polluting
oturum açan kullanıcı
(Bilgisayar) logged on user
paniğe yol açan kişi
panicmonger
rengini açan
decolorant
sergi açan
exhibitor
tıkanıklıkları açan sıvı
alkahest
yol açan kimse
trailblazer
zorla açan kimse
buster
çevre kirliliğine yol açan madde
pollutant
çiçek açan
blooming

The tourists drove past blooming fruit trees. - Turist, arabayla çiçek açan meyve ağaçlarının önünden geçti.

çiçek açan
efflorescent
çiçek açan
flowering
çiçek açan bir bitki
(Botanik, Bitkibilim) honewort
çiçek açan bitki
flowering plant
çok çiçek açan
(Botanik, Bitkibilim) floriferous
çığır açan
epochal

The fall of the Berlin Wall was really an epochal event. - Berlin Duvarı'nın yıkılışı gerçekten çığır açan bir olaydı.

çığır açan
epoch making
çığır açan kimse
pathfinder
Türkisch - Türkisch
Oynak kemiklerin arasındaki açıları genişletmeye yarayan kasların genel adı
Açma işini yapan
Oynak kemiklerin arasındaki açıları genişletmeye yarayan kasların genel adı, büken karşıtı
Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak
açan
Favoriten