açıldıktan

listen to the pronunciation of açıldıktan
Türkisch - Englisch
decompressing
relieving pressure
present participle of decompress
hungry

Babies cry when they are hungry. - Bebekler aç olduklarında ağlarlar.

Many people in the world are hungry. - Dünyada birçok insan açtır.

hunger

Many of the workers died of hunger. - İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

Some people in the world suffer from hunger. - Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.

(Tıp) fast

Fadil opened a fast-food restaurant. - Fadil bir fast-food restoran açtı.

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

I opened the drawer to get a pencil. - Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

(Bilgisayar) bloom

The roses are in bloom. - Güller çiçek açmışlar.

Tulips will bloom soon. - Laleler yakında çiçek açacaklar.

unseal
unveil

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

switch on

Switch on the light. I can't see anything. - Işığı aç, bir şey göremiyorum.

May I switch on the light? - Işığı açabilir miyim?

unfold

Tom unfolded the newspaper and started to read it. - Tom gazeteyi açtı ve onu okumaya başladı.

The man was folding and unfolding his arms. - Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Don't open this door, please. - Bu kapıyı açma, lütfen.

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

turn on

I told you not to turn on the lights. - Sana ışıkları açmamanı söyledim.

Could you turn on the light please? - Lütfen ışığı açar mısınız?

decompress
{f} unfurled
{f} opening

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony. - Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.

unpin
roll out
famished

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

unfurl
{f} opened

When he opened the door he had nothing on but the TV. - Kapıyı açtığında TV dan başka açık bir şeyi yoktu.

The door opened automatically. - Kapı otomatik olarak açıldı.

tune in on
unpack

I have just arrived. I haven't even unpacked my bags. - Daha yeni geldim. Çantalarımı bile açmadım.

Tom opened his suitcase and began unpacking. - Tom valizini açtı ve boşaltmaya başladı.

clear off
uncover

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

disclose

He disclosed his intentions. - O evlenme niyetini açıkladı.

No financial details were disclosed. - Hiçbir mali ayrıntı açıklanmadı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press. - Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.

Fadil exposed his dark secret. - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.

power#on
greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the front gate. - Tom ön kapının kilidini açtı.

Give me the keys so I can unlock the door. - Kapıyı açabilmem için bana anahtarları ver.

{s} covetous
turnon
{s} empty

I opened the box, but it was empty. - Kutuyu açtım fakat o boştu.

Tom opened the trunk and found it empty. - Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

I might be able to help you unclog your sink. - Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

Türkisch - Türkisch

Definition von açıldıktan im Türkisch Türkisch wörterbuch

Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak
açıldıktan
Favoriten