açılır

listen to the pronunciation of açılır
Türkisch - Englisch
burst or split open
that can be opened
dehiscent
(Bilgisayar) dropdown
hungry

Many people in the world are hungry. - Dünyada birçok insan açtır.

He whispered to me that he was hungry. - O, bana aç olduğunu fısıldadı.

açılır kapanır
folding
açılır kapanır
extensile
açılır kapanır
collapsible
açılır kapanır
collapsible, folding
açılır kapanır düzen
drophead
açılır kapanır koltuk
tip up seat
açılır kapanır koltuk
swing seat
açılır kapanır koltuk
drop seat
açılır kapanır koltuk
folding chair
açılır kapanır köprü
swing bridge, drawbridge
açılır kapanır köprü
swing bridge
açılır kapanır masa
extension table
açılır rayba
expanding reamer
hunger

My stomach is clenched with hunger. - Midem açlıktan yapıştı.

Many of the workers died of hunger. - İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

(Tıp) fast

Keep your eyes open, it's going to happen fast. - Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.

Fadil opened a fast-food restaurant. - Fadil bir fast-food restoran açtı.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

She was careful opening the drawer. - O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.

The file cabinet drawers are open. - Dosya dolabı çekmeceleri açıktır.

(Bilgisayar) bloom

Cold weather keeps many plants from blooming. - Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.

The roses are in bloom. - Güller çiçek açmışlar.

tık açılır
drop-down
unseal
unveil

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

switch on

Switch on the light. I can't see anything. - Işığı aç, bir şey göremiyorum.

Tom clicked the light switch on. - Tom lamba anahtarını açtı.

unfold

Tom opened the envelope, pulled out the letter and unfolded it. - Tom zarfı açtı, mektubu çıkardı ve onu açtı.

Tom unfolded the blanket and wrapped it around himself. - Tom battaniyeyi açtı ve onu kendi etrafına sardı.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Don't open this door, please. - Bu kapıyı açma, lütfen.

Twitter loves open source. - Twitter, açık kaynağı sever.

turn on

It's very warm. Shall I turn on the air conditioner? - Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?

Could you turn on the light please? - Lütfen ışığı açar mısınız?

decompress
{f} unfurled
{f} opening

I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony. - Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.

Would you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

unpin
roll out
famished

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

unfurl
{f} opened

I opened the box and looked inside. - Kutuyu açtım ve içine baktım.

I sat back in the armchair and opened the book. - Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.

tune in on
unpack

Tom hasn't unpacked yet. - Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.

I have just arrived. I haven't even unpacked my bags. - Daha yeni geldim. Çantalarımı bile açmadım.

clear off
uncover

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

disclose

He disclosed my secret. - O, sırrımı açığa çıkardı.

No financial details were disclosed. - Hiçbir mali ayrıntı açıklanmadı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press. - Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.

Tom was going to expose us. - Tom bizi açığa çıkaracaktı.

power#on
greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the front gate. - Tom ön kapının kilidini açtı.

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

Tom opened the trunk and found it empty. - Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.

You shouldn't be drinking on an empty stomach. - Aç karnına içki içmemelisin.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

I might be able to help you unclog your sink. - Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

birden fazla açılır menü
(Bilgisayar) multiple popup
izleme açılır çubuğu
(Bilgisayar) track popup bar
takvim açılır listesi
(Bilgisayar) calendar pop-up
yukarıya açılır arka kapı
hatchback
özet liste açılır menüsü
(Bilgisayar) pivotlist popup
Türkisch - Türkisch

Definition von açılır im Türkisch Türkisch wörterbuch

Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak
açılır
Favoriten