Twitter loves open source.
- Twitter, açık kaynağı sever.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
I can barely keep my eyes open.
- Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.
Express yourself as clearly as you can.
- Elinizden geldiği kadar kendinizi açık biçimde ifade edin.
Express your idea clearly.
- Fikrini açıkça ifade et.
We need a clear definition of the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
You had better talk as clearly as you can.
- Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
It should be fairly obvious.
- Bu oldukça açık olmalı.
She has a fair skin and hair.
- Onun açık renkli bir cilt ve saçı vardır.
It is definite that he will go to America.
- Onun Amerika'ya gideceği açık.
Logic is obviously your strong point.
- Mantık açıkça senin güçlü noktandır.
Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money.
- Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.
At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
- Gündüzleri açık bir güneş görürüz, ve geceleri solgun bir ay ve güzel yıldızları görürüz.
The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
- Turkuaz rengi, berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
I prefer a lighter color.
- Daha açık bir renk tercih ederim.
We had Tom paint the fence light green.
- Çiti Tom'a açık yeşile boyattık.
Explain it in plain words.
- Onu sade bir dille açıklayın.
It is plain that he is wrong.
- Onun hatalı olduğu açıktır.
The door was wide open.
- Kapı sonuna kadar açıktı.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
The store also opens at night.
- Mağaza gece de açıktır.
Tom opened the door and held it open for Mary.
- Tom kapıyı açtı ve onu Mary için açık tuttu.
I opened the door and held it open for Mary.
- Kapıyı açtım ve onu Mary için açık tuttum.
Thank you for setting the record straight.
- Konuyu açıkladığın için teşekkür ederim.
Get your priorities straight.
- Önceliklerini açıklığa kavuştur.
Tom didn't offer any explanation.
- Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
Tom turned off the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı ama farları açık bıraktı.
Mary is outspoken and smart.
- Mary açıksözlü ve akıllı.
Tom is quite outspoken, isn't he?
- Tom oldukça açık sözlü, değil mi?
Fewer graphics and more captions would make the description clearer.
- Daha az grafikler ve daha fazla başlık açıklamayı daha net yapabilir.
It was apparent that he did not understand what I had said.
- Söylediğimi anlamadığı açıktı.
This should be obvious, but apparently it's not.
- Bu açık olmalı ama görünüşe göre değil.
Evidently, Tom didn't want to go.
- Açıkçası Tom gitmek istemiyordu?
Evidently, he's made a mistake.
- Açıkçası, o bir hata yaptı.
Tom is obviously still very weak.
- Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
I prefer weak coffee.
- Açık kahveyi tercih ederim.
This is patently unfair.
- Bu açıkça adil değil.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
- Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
Can you be a bit more specific?
- Biraz daha açık olabilir misin?
Could you be more specific?
- Biraz daha açık olur musun?
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
- Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
To put it bluntly, he's mistaken.
- Açık söylemek gerekirse, o yanılıyor.
He wrote a fine description of what happened there.
- O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
I gave Tom explicit instructions.
- Tom'a açık talimatlar verdim.
I explicitly told Tom not to do that.
- Tom'a açıkça onu yapmamasını söyledim.
The castle has been restored and is open to the public.
- Kale restore edildi ve halka açık.
The park is open to everybody.
- Park herkese açıktır.
There Akai joins them and it becomes a free-for-all in front of the finish line.
- Orada Akai onlara katılır ve bu bitiş çizgisinin önünde herkese açık bir yarışma olur.
My door is always open. Feel free to visit when you want.
- Kapım her zaman açık. İstediğin zaman ziyaret etmeye çekinme.
After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
- Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
When we awoke, we were adrift on the open sea.
- Uyandığımız zaman, açık denizde akıntıya kapılıp sürükleniyorduk.
He confessed his crime frankly.
- Suçunu çok açık bir şekilde itiraf etti.
Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
- Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.
- Açık havada, Estonya kıyısı Helsinki'den görülebilir.
The front door was wide open.
- Ön kapı sonuna kadar açıktı.
The window was wide open.
- Pencere tamamen açıktı.
We've decided to paint the walls light blue.
- Duvarları açık maviye boyamaya karar verdik.
He explained at length what had been decided.
- O, neye karar verildiğini uzun uzadıya açıkladı.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
He declared himself leader publicly.
- O, açık olarak kendini lider ilan etti.
Fadil exposed his dark secret.
- Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
We had a good time in the open air.
- Açık havada iyi zaman geçirdik.
After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
- Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
The company incurred a deficit of $400 million during the first quarter.
- Şirket ilk çeyrekte 400 milyon dolar açık verdi.
Lower taxes don't cause deficits.
- Düşük vergiler açıklara neden olmaz.
Tom is candid about his past.
- Tom geçmişi konusunda çok açıktır.
He officially announced his candidacy.
- O resmen adaylığını açıkladı.
Let me make myself crystal clear.
- Kendimi açık seçik ifade etmeme izin verin.
The government explicitly declared its intention to lower taxes.
- Hükümet vergileri düşürmek için niyetini açıkça bildirdi.
I explicitly told Tom not to do that.
- Tom'a açıkça onu yapmamasını söyledim.
I never leave my house unlocked.
- Asla evimi açık bırakmam.
She was careful not to leave the door unlocked.
- Kapıyı açık bırakmayacak kadar dikkatliydi.
Thank you for this revealing lecture!
- Bu açıklayıcı ders için teşekkürler!
He is very direct about it.
- O, bu konuda açıktır.
I don't understand; you have to be more direct.
- Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın.
Their deep love for each other was unequivocal.
- Onların birbirlerine duydukları derin aşk oldukça açık.
This is quite unequivocal.
- Bu oldukça açık anlamlıdır.
We spent the day in the open air.
- Günü açık havada geçiririz.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
- Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
Strictly speaking, the earth is not round.
- Açıkçası dünya yuvarlak değil.
The store is open all the year round.
- Dükkan tüm yıl boyunca açıktır.
Tom left the box unprotected.
- Tom kutuyu açık bıraktı.
Write clear and unambiguous texts!
- Açık ve net metinler yazın!
Write unambiguous texts.
- Açık anlamlı metin yazın.
Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
- Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.
Tom seems to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
He bore an unmistakable reference to his father. It made his mother cry.
- O, babasına açık bir referans taşıyordu. Bu, annesini ağlattı.
The facts did not become public for many years.
- Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
- Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
Racism today isn't so overt.
- Irkçılık bugün çok açık değildir.
On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
- Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.