Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Sami kendi hayatına son vermek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
- Eisenhower had campaigned to end the war.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
When your sickness is your soul.