-i olmak

listen to the pronunciation of -i olmak
Türkisch - Englisch

Definition von -i olmak im Türkisch Englisch wörterbuch

-i olmak
wear
bağlı olmak
depend

It is often necessary to depend upon others. - Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.

yok olmak
disappear
belli olmak
become clear
emin olmak
ensure
özgür olmak
be free
egemen olmak
dominate
emekli olmak
retire

My wife and I are preparing to retire. - Karım ve ben emekli olmak için hazırlanıyoruz.

I never want to retire. - Asla emekli olmak istemiyorum.

konsantre olmak
concentrate

It's hard for me to concentrate today. - Bugün konsantre olmakta zorlanıyorum.

You've got to concentrate. - Sen konsantre olmak zorundasın.

mezun olmak
graduate

He is proud of having graduated from Tokyo University. - Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.

He won't go on to graduate school. - Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.

neden olmak
cause

Careless driving causes accidents. - Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.

I don't want to cause you any problems. - Size herhangi bir soruna neden olmak istemiyorum.

sahip olmak
have

If you are going abroad, it's necessary to have a passport. - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.

It must be nice to have friends in high places. - Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.

sebep olmak
cause

We want to cause the least possible harm. - Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.

I didn't want to cause a scene. - Bir olaya sebep olmak istemedim.

uygun olmak
suit
var olmak
exist
ait olmak
Belong to
başarılı olmak
succeed

Tom has what it takes to succeed. - Tom başarılı olmak için gerekli niteliklere sahip.

It is everyone's wish to succeed in life. - Hayatta herkesin isteği başarılı olmaktır.

hakim olmak
dominate
hemfikir olmak
agree
minnettar olmak
be grateful

What do you have to be grateful for? - Ne için minnettar olmak zorundasın?

What do I have to be grateful for? - Ne için minnettar olmak zorundayım?

tedirgin olmak
worry
şahit olmak
witness
belli olmak
appear
neden olmak
induce
hayran olmak
admire

I couldn't help but admire Tom's perseverance. - Tom'un sabrına hayran olmaktan kendimi alamadım.

mezun olmak
graduated from

He is proud of having graduated from Tokyo University. - Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.

teslim olmak
surrender

I'd rather die than surrender. - Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.

If I had to surrender, I'd rather choose death. - Teslim olmak zorundaysam, ölmeyi tercih ederim.

peşinde olmak
chase
belli olmak
be clear
sahip olmak
possess

Someday, I would like to possess a sailboat. - Günün birinde, bir yelkenliye sahip olmak istiyorum.

Happiness isn't merely having many possessions. - Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.

mecbur olmak
be obliged to
sahip olmak
own

Most Americans did not have the money to own an automobile. - Birçok Amerikalının bir otomobile sahip olmak için parası yoktu.

Tom has to have everything his own way. - Tom her şeye kendi yoluyla sahip olmak zorunda.

minnettar olmak
appreciate
bağımlısı olmak
addict
razı olmak
consent
borçlu olmak
owe

I never want to owe money to anyone. - Kimseye para borçlu olmak istemiyorum.

eğilimi olmak
tend
pişman olmak
repent
yok olmak
vanish
mal olmak
be
mevcut olmak
be
aynı fikirde olmak
agree

I have to agree with him. - Onunla aynı fikirde olmak zorundayım.

I've got to agree with Tom here. - Burada Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım.

gerekli olmak
(Hukuk) call for
ilgili olmak
relate
olmak
occur
teslim olmak
give in

The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in. - Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.

önayak olmak
initiate
şok olmak
be shocked
mezun olmak
to graduate

Tom wants to graduate from college before he turns 24 years old. - Tom, 24 yaşını doldurmadan önce üniversiteden mezun olmak istiyor.

Next spring I want to graduate. - Önümüzdeki bahar mezun olmak istiyorum.

var olmak
be
olmak
fit

The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him. - Kralın sadece bir çocuğu vardı ve o bir kızdı, bu yüzden ona ondan sonra kral olmak için uygun olacak bir koca temin edilmesi gerektiğini öngördü.

I just want to make sure these shoes fit. - Sadece bu ayakkabıların uyduğundan emin olmak istiyorum.

eksik olmak
miss
ait olmak
refer
alışkın olmak
be used to
ağzına kadar dolu olmak
brim
belli olmak
be understood
dikkatli olmak
watch out
hasret olmak
long
ilgili olmak
come to
ilgili olmak
be pertinent to
kararlı olmak
insist
kefil olmak
vouch
meraklı olmak
to be keen on
meraklısı olmak
be keen on
neden olmak
precipitate
uyumlu olmak
conform
yakın olmak
impend
yeniden olmak
recur
yorgun olmak
be tired
zorunda olmak
have to

I don't want to have to shoot you. - Sana ateş etmek zorunda olmak istemiyorum.

I don't want to have to worry about you. - Senin için endişelenmek zorunda olmak istemiyorum.

önemi olmak
count
üstün olmak
excel
altüst olmak
upset
itirazı olmak
object
mal olmak
cost

That book costs 3,000 yen. - O kitap 3.000 yene mal olmaktadır.

This book costs 3,000 yen. - Bu kitap 3000 yene mal olmaktadır.

meşgul olmak
deal
müteessir olmak
regret
başarısız olmak
fall through
emin olmak
to be sure (of)
ilgisi olmak
have something to do with
sırılsıklam olmak
soak
öncelikli olmak
take precedence of
tatmin olmak
come
inancı olmak
trust
körkütük sarhoş olmak
Get hammered
düzeyinde olmak
rule
sebep olmak
induce
yerlisi olmak
hail
göstergesi olmak
argue
abone olmak
subscribe to

I would like to subscribe to your newsletter. - Haber bülteninize abone olmak istiyorum.

acemi olmak
stooge
aklında olmak
have in mind
alabora olmak
turn over
alışık olmak
to be used to
anlamı olmak
figure
arada olmak
intervene
aynı anda olmak
synchronize
aşı olmak
to be vaccinated, be inoculated
aşık olmak
be sweet on smb
aşık olmak
be struck on smb
başarılı olmak
speed
belli olmak
1. to become perceptible. 2. to become definite
belâ olmak
plague
benzer olmak
border
bilgili olmak
be knowledgeable about
bilgisi olmak
be aware of
bilincinde olmak
conscious of
birlik olmak
conspire
birlik olmak
unite
birlikte olmak
accompany
bitişik olmak
neighbor
bitişik olmak
adjoin
dahil olmak
be included

Tom doesn't want to be included. - Tom dahil olmak istemiyor.

deli olmak
be crazy about
deli olmak
rave
destek olmak
support

I just want to support you. - Size sadece destek olmak istiyorum.

Tom is here to support you. - Tom sana destek olmak için burada.

dolayı olmak
follow
dolu olmak
bristle
dost olmak
to become friends
düz olmak
be flat
düşkün olmak
be fond of
düşkün olmak
be keen on
eksik olmak
require
elinde kozu olmak
to have an ace in the hole
emekli olmak
be retired
emin olmak
certain

I have to make certain Tom knows what to do. - Tom'un ne yapacağını bildiğinden emin olmak zorundayım.

I have to make certain Tom knows where he needs to go. - Tom'un nereye gitmesi gerektiğini bildiğinden emin olmak zorundayım.

emin olmak
to be certain

I want to be certain that we're doing what's best for Tom. - Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.

You've got to be certain. - Emin olmak zorundasın.

emin olmak
be certain

I want to be certain that we're doing what's best for Tom. - Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.

You've got to be certain. - Emin olmak zorundasın.

engel olmak
(Hukuk) preclude
esin kaynağı olmak
inspire
etkili olmak
have influence
eğilimi olmak
incline
eğilimli olmak
be liable to
farklı olmak
vary
faydalı olmak
be useful
faydası olmak
benefit
faydası olmak
to be useful
gebe olmak
conceive
gebe olmak
gestate
geçerli olmak
be valid
gönüllü olmak
come forward
hakim olmak
master

I'd like to master English. - İngilizceye hakim olmak istiyorum.

Mastering English is difficult. - İngilizceye hakim olmak zordur.

hakkına sahip olmak
be entitled to
hasta olmak
1. to get sick; to be ill. 2. slang to go to class unprepared
hazır olmak
await
ikna olmak
persuaded
ilgili olmak
belong
ilintili olmak
associate with
irtibat halinde olmak
keep in touch
itirazı olmak
have an objection to
kararsız olmak
dither
karmakarışık olmak
snarl
karşı olmak
be opposed to
karşılıklı olmak
reciprocate
kendine hakim olmak
be poised
kesin olmak
be certain
keyfi yerinde olmak
be up to snuff
keyifsiz olmak
feel down
kokusu sinmiş olmak
smell of
konsantre olmak
concentrate on
kulak misafiri olmak
eavesdrop
kurban olmak
a victim

You don't have to be a victim. - Bir kurban olmak zorunda değilsiniz.

layık olmak
deserve
mahrum olmak
to be deprived of
mecburi olmak
be mandatory
memnun olmak
1. to be pleased, be happy; to be satisfied. 2. to be pleased that .... 3. to be pleased with (someone, something)
memnun olmak
be pleased
minnettar olmak
be indebted to smb
moda olmak
be in
motive olmak
motivated
muhalif olmak
dissent
muhtaç olmak
be desperate to get
mutlu olmak
be happy

I just want to be happy. - Sadece mutlu olmak istiyorum.

To be happy, you should spend time with someone you love. - Mutlu olmak için, sevdiğin biriyle vakit harcamalısın.

mutlu olmak
to become happy

My goal is to become happy. - Amacım mutlu olmaktır.

Men do not exist in this world to become rich, but to become happy. - Bu dünyada erkekler zengin olmak için değil, mutlu olmak için var olurlar.

neden olmak
bring about
neden olmak
produce
neden olmak
provoke
neden olmak
lead to
neden olmak
spark off
neden olmak
touch off
neden olmak
lead
neden olmak
to cause, be the cause of
nin olmak
belong
olmak
go on

I want to get a haircut before I go on the trip. - Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.

He won't go on to graduate school. - Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.

orgazm olmak
come
peşinde olmak
aspire
piç olmak
spoiled
rahat olmak
feel free
razı olmak
to be willing to; to agree (to), consent (to)
regl olmak
menstruate
revaçta olmak
to be in demand
sakin olmak
calm down

You have to calm down. - Sakin olmak zorundasın.

Sami has to calm down. - Sami sakin olmak zorunda.

sebebi olmak
account for
sebep olmak
lead to
sebep olmak
bring about
sebep olmak
provoke
sorumlu olmak
to be in charge of
sorumlu olmak
in charge
sorumlusu olmak
be in charge of
sınır komşusu olmak
border
sınırı ortak olmak
join
tabi olmak
subject to
tahrik olmak
be aroused (sexually)
taraftar olmak
for
taraftar olmak
be in favour of
taraftar olmak
be for
tıraş olmak
1. to shave oneself, shave. 2. to get a shave, have a shave
uygun olmak
belong
uygun olmak
comply with
uykuda olmak
be asleep
uyumlu olmak
(Tıp) comply
var olmak
obtain
var olmak
appear
var olmak
1. to exist. 2. to come into existence
yan yana olmak
adjoin
yanında olmak
stand by
yanında olmak
neighbor
yardımcı olmak
aid

The man dived to the drowning woman's aid. - Adam boğulan kadına yardımcı olmak için daldı.

yardımcı olmak
assist

I'm here to assist you. - Sana yardımcı olmak için buradayım.

He took the trouble to assist the poor man. - Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.

yatkın olmak
tend
Türkisch - Türkisch

Definition von -i olmak im Türkisch Türkisch wörterbuch

ifşa olmak
Gizli olan bir şey ortaya çıkmak
mahcup olmak
Utanmak
-i olmak
Favoriten