They wanted to earn money.
- Onlar para kazanmak istiyorlardı.
He worked very hard to earn a lot of money.
- Çok para kazanmak için çok çalıştı.
To gain time we took the plane.
- Zaman kazanmak için uçağa bindik.
No gain, no lose, we are fully equal.
- Kazanmak yok, kaybetmek yok, biz tamamen eşitiz.
In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
- Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
Tom is going to do whatever it takes to win.
- Tom, kazanmak için ne gerekiyorsa yapacaktır.
Tom will do whatever it takes to win.
- Tom kazanmak için ne gerekiyorsa yapacak.
It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
The brave soldiers went head-to-head with the enemy to regain their city.
- Cesur askerler şehri yeniden kazanmak için düşman ile boy ölçüştü.
He earns over 500 dollars a month with that job.
- O işle, o ayda 500 doların üzerinde kazanmaktadır.
He earns over 500 dollars a month from that job.
- O işten, ayda 500 doların üzerinde kazanmaktadır.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
- Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
It was not easy to get a lot of money in a short time.
- Kısa zamanda çok para kazanmak kolay değildi.
We work to get money.
- Para kazanmak için çalışıyoruz.
His goal is not to earn money.
- Onun amacı para kazanmak değil.
They wanted to earn money.
- Onlar para kazanmak istiyorlardı.
Significantly, however, arguments in favour of Turkish membership are beginning to gain ground.
Wilson clearly had the best chance to win.
- Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
It's an easy way to make money.
- Para kazanmak için kolay bir yol.
He has only one aim in life, to make money.
- Hayatında bir amacı var, para kazanmak.
They wanted to earn money.
- Onlar para kazanmak istiyorlardı.
We work to earn money.
- Para kazanmak için çalışırız.