We were just about to knock.
- Biz vurmak üzereydik.
Tom didn't want to reveal more than he had to.
- Tom zorunda olduğunun daha fazlasını açığa vurmak istemedi.
I can't stop you from revealing my secrets. However, I beg you not to.
- Seni sırlarımı açığa vurmaktan vazgeçiremem. Ancak, yapmaman için yalvarıyorum.
Tom has been accused of shooting an unarmed man.
- Tom silahsız bir insanı vurmakla suçlandı.
I don't want to shoot you.
- Seni vurmak istemiyorum.
The judge was forced to slam her gavel down multiple times in order to restore order to the court.
- Hakim mahkemeye düzeni sağlamak için birkaç sefer tokmağı aşağı vurmak zorunda kaldı.
They used their guns to hit each other.
- Birbirlerini vurmak için silahlarını kullandılar.
Stop hitting the cat!
- Kediye vurmaktan vazgeç!
The documents are to be stamped before distribution.