-e takılmak

listen to the pronunciation of -e takılmak
Türkisch - Englisch

Definition von -e takılmak im Türkisch Englisch wörterbuch

-e takılmak
fasten upon
ayağı takılmak
stumble
kafasına takılmak
prepossess
takılmak
be attached
takılmak
haunt
ayağı takılmak
trip
gümrüğe takılmak
Be stucked at the customs
takılmak
guy

Tom is exactly the sort of guy Mary wants to hang out with. - Tom tam olarak Mary'nin takılmak istediği adam türü.

Don't you guys hang out? - Siz çocuklar takılmak istemez misiniz?

aklına takılmak
to obsess
arkasına düşmek/ takılmak
1. to follow up (a matter). 2. to follow (someone)
birlikte takılmak
keep company with
birlikte takılmak
hang together
birlikte takılmak
hobnob
boğazına takılmak
stick in one's throat
entel takılmak
associate with intellectuals
entel takılmak
1. to associate with intellectuals, hang out with intellectuals. 2. to try to act like an intellectual
gönülü ilişmek/takılmak
to be attracted by
kafasına takılmak
fester
kafasına takılmak
prey on
kafasına takılmak
to obsess
peşine takılmak
follow about
peşine takılmak
to follow along after (someone), follow (someone) around
peşine takılmak
to tail after, to tag along
peşine takılmak
tail
takılmak
lark about
takılmak
jam in
takılmak
banter
takılmak
impose oneself on
takılmak
to remain hung up on, remain stuck on
takılmak
to be delayed in (a place) for a considerable length of time
takılmak
hang out

I'd love to hang out with you this weekend. - Bu hafta sonu seninle takılmak isterim.

Who's your favorite person to hang out with? - Takılmak için favori kişin kim?

takılmak
lock
takılmak
hook
takılmak
lock on
takılmak
rally
takılmak
to be waylaid by (someone) for a considerable length of time
takılmak
seize up
takılmak
tease
takılmak
stick

I don't want to stick around. - Takılmak istemiyorum.

Tom didn't want to stick around. - Tom takılmak istemiyordu.

takılmak
to be attached to, be fastened to, be affixed to, be put on; to be pinned to; to be hung on
takılmak
rot
takılmak
josh
takılmak
kid
takılmak
jam
takılmak
(makine) seize
takılmak
to be delayed in, get hung up in (a place). takılıp kalmak
takılmak
lark

Don't come to school to lark around. - Takılmak için okula gelme.

takılmak
sport
takılmak
catch
takılmak
stick around

I'd like to stick around a little longer to see what happens. - Ne olduğunu görmek için biraz daha takılmak istiyorum.

Tom wanted to stick around to see what would happen. Unfortunately, he had to leave. - Tom ne olacağını görmek için takılmak istiyordu. Ne yazık ki, gitmek zorunda kaldı.

takılmak
chaff
takılmak
be affixed
takılmak
to be stopped by (someone) for a friendly chat, be waylaid by (someone)
takılmak
to get stuck on, get hung up on, get snagged on (a problem)
takılmak
to tease, kid (in a good-natured way)
takılmak
(for one's eyes, one's mind) to remain fixed on
takılmak
to be attached, to be fastened; to get caught, to catch; to banter, to chaff, to josh, to tease, to jest, to joke, to kid; to hang out, to frequent, to haunt; to go round with sb, to go about with sb, to hobnob, to consort (with sb); to dabble (at/in sth)
takılmak
chip
takılmak
jolly
takılmak
snag
takılmak
rib
takılmak
lark around

Don't come to school to lark around. - Takılmak için okula gelme.

zihini takılmak
to be unable to put (something) out of (one's) mind
zihinine takılmak
for a thought to keep recurring to (one)
Türkisch - Türkisch

Definition von -e takılmak im Türkisch Türkisch wörterbuch

takılmak
Karşı cins ile ilişki kurmayı veya arkadaş olmayı istemek
takılmak
Denge bozulacak bir biçimde bir yere ilişip aksaklık ortaya çıkmak: "Önünü çok iyi göremeyen hayvanın ayağı bir taşa takıldı."- O. C. Kaygılı
takılmak
Bir yere ilişip veya dokunup kalmak: "İğne bir müddetten beri plağın bozuk yerine takılmış, ha babam ha, bir melodiyi tekrar edip duruyordu."- H. Taner
takılmak
Kızdırmak, üzmek, şaşırtmak amacıyla şaka yollu konuşmak
takılmak
Kızdırmak, üzmek, şaşırtmak amacıyla şaka yollu konuşmak: "İstasyon memuru onun şehre seyrek indiğini bildiğinden her seferinde takılır."- H. Taner
takılmak
Denge bozulacak bir biçimde bir yere ilişip aksaklık ortaya çıkmak
takılmak
Bir yere ilişip veya dokunup kalmak
takılmak
Takmak işi yapılmak
takılmak
Takma işi yapılmak: "Kendisine bu ad takılmış, takıldığı gibi de kalmıştır."- M. Ş. Esendal
takılmak
Olumsuz veya aksayan, eksik bir yanını görerek üstünde durmak: "Bu soru kafasına takıldıkça gülüşü mide spazmı geçirir gibi oluyordu."- T. Buğra
takılmak
Olumsuz veya aksayan, eksik bir yanını görerek üstünde durmak
-e takılmak
Favoriten