He stared at the faithful miniature of the dinosaur.
- O, dinozorun sadık minyatürüne baktı.
You must be faithful to your word.
- Sözüne sadık olmalısın.
Mary is loyal to her country.
- Mary ülkesine sadıktır.
Tom is a loyal citizen of his country.
- Tom ülkesine sadık bir vatandaştır.
Since we got married, he's become a devoted family man.
- Biz evlendiğimizden beri o sadık bir aile babası oldu.
To Layla, Fadil is a devoted husband.
- Leyla'ya göre Fadıl sadık bir koca.
Sami was a staunch Christian.
- Sami sadık bir Hıristiyandı.
Tom is a staunch conservative.
- Tom bir sadık muhafazakârdır.
Tom is extremely obedient.
- Tom son derece sadıktır.