Despite all his faults he is popular.
- Tüm hatalarına rağmen o popülerdir.
The young men said that they would do it despite all of the difficulties.
- Genç adamlar tüm zorluklara rağmen bunu yapacaklarını söylediler.
Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
- Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.
In spite of the sunny weather, the air was rather chilly.
- Güneşli havaya rağmen, hava oldukça serindi.
I cannot help liking him in spite of his many faults.
- Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.
Though he is rich, he is not happy.
- O zengin olmasına rağmen mutlu değil.
Though he was poor, he was happy.
- Fakir olmasına rağmen, o mutluydu.
Nevertheless, I'm immensely proud.
- Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.
I was very tired, but I was nevertheless unable to sleep.
- Ben çok yorgundum ama buna rağmen uyuyamadım.
Nevertheless, she took off her coat and seemed ready for a short conversation.
- Buna rağmen, o ceketini çıkardı ve kısa bir konuşma için hazır görünüyordu.
She has a lot of faults. Still, I like her.
- Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.
All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
- Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
His story may sound false, but it is true for all that.
- Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
She told him once and for all that she would not go to the movie with him.
- Ona bir kez söyledim ve her şeye rağmen onunla sinemaya gitmedim.
Even though I felt that there was something strange, I just didn't know what it was.
- Ben garip bir şey olduğunu hissetmiş olmama rağmen, ben sadece onun ne olduğunu bilmiyordum.
Even though there were many cookies on the dish, I only ate three.
- Tabakta birçok kurabiye bulunmasına rağmen, sadece üç tane yedim.
While he likes English, he is weak in mathematics.
- İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.
For all his riches he is not happy.
- Bütün servetine rağmen o mutlu değildir.
For all his wealth, he was still unhappy.
- Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
kara rağmen hakem maçı iptal etmedi.
The wine was very expensive, but even so he wanted to buy it.
- Şarap çok pahalıydı, buna rağmen onu satın almak istedi.
Tom didn't buy it after all.
- Her şeye rağmen onu almadım.
You managed it after all.
- Her şeye rağmen onu başardın
Nonetheless, she loved the children and was content with the work.
- Her şeye rağmen, o, çocukları seviyordu ve işinden memnundu.
Tom didn't buy it after all.
- Her şeye rağmen onu almadım.
No one could solve the problem after all.
- Buna rağmen kimse problemi çözemedi.
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
- Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
Joan became a great actress in spite of having had a difficult childhood.
- Joan zor bir çocukluk geçirmesine rağmen büyük bir aktrist oldu.
Although he is young, he is very careful.
- Genç olmasına rağmen, çok dikkatlidir.
Although he's young, he has a grey beard.
- Genç olmasına rağmen gri sakalı var.