-e ragmen

listen to the pronunciation of -e ragmen
Türkisch - Türkisch

Definition von -e ragmen im Türkisch Türkisch wörterbuch

RAĞMEN
(Osmanlı Dönemi) Aksine olarak, inadına, zıddına olarak, zoraki
rağmen
Karşın: "Bütün isteğime rağmen, gerçi bu çocuğa içimi dökmemiştim."- H. E. Adıvar
rağmen
Karşın
Türkisch - Englisch

Definition von -e ragmen im Türkisch Englisch wörterbuch

-e rağmen
despite
-e rağmen
if
-e rağmen
for all that
-e rağmen
no matter
-e rağmen
though
-e rağmen
in despite of
-e rağmen
inspite of
-e rağmen
after
-e rağmen
while
-e rağmen
with
-e rağmen
for
-e rağmen
much as
-e rağmen
despite of
-e rağmen
albeit
-e rağmen
even if
-e rağmen
even though
-e rağmen
notwithstanding
-e rağmen
for all
-e rağmen
despite the fact
-e rağmen
albeit with
-e rağmen
in defiance of
-e rağmen
in spite of
-e rağmen
no matter that
-e rağmen
regardless of the fact t
-e rağmen
in the teeth of
-e rağmen
in contrast with
-e rağmen
to the contrary
rağmen
despite

Despite all his faults he is popular. - Tüm hatalarına rağmen o popülerdir.

The young men said that they would do it despite all of the difficulties. - Genç adamlar tüm zorluklara rağmen bunu yapacaklarını söylediler.

rağmen
although

Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there. - Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.

Although I trusted the map, it was mistaken. - Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.

rağmen
in spite of

In spite of the sunny weather, the air was rather chilly. - Güneşli havaya rağmen, hava oldukça serindi.

I cannot help liking him in spite of his many faults. - Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.

rağmen
though

Though he is rich, he is not happy. - O zengin olmasına rağmen mutlu değil.

Though he was poor, he was happy. - Fakir olmasına rağmen, o mutluydu.

bütün bunlara rağmen
nevertheless

Nevertheless, I'm immensely proud. - Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.

buna rağmen
nevertheless

I was very tired, but I was nevertheless unable to sleep. - Ben çok yorgundum ama buna rağmen uyuyamadım.

Nevertheless, she took off her coat and seemed ready for a short conversation. - Buna rağmen, o ceketini çıkardı ve kısa bir konuşma için hazır görünüyordu.

buna rağmen
still

She has a lot of faults. Still, I like her. - Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.

All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes. - Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.

her şeye rağmen
regardless
her şeye rağmen
for all that

His story may sound false, but it is true for all that. - Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.

She told him once and for all that she would not go to the movie with him. - Ona bir kez söyledim ve her şeye rağmen onunla sinemaya gitmedim.

rağmen
even though

Even though I felt that there was something strange, I just didn't know what it was. - Ben garip bir şey olduğunu hissetmiş olmama rağmen, ben sadece onun ne olduğunu bilmiyordum.

Even though there were many cookies on the dish, I only ate three. - Tabakta birçok kurabiye bulunmasına rağmen, sadece üç tane yedim.

rağmen
while

While he likes English, he is weak in mathematics. - İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.

rağmen
for all

For all his riches he is not happy. - Bütün servetine rağmen o mutlu değildir.

For all his wealth, he was still unhappy. - Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.

rağmen
in despite of
rağmen
considering
buna rağmen
notwithstanding
bütün bunlara rağmen
even so
bütün bunlara rağmen
for all that
bütün bunlara rağmen
despite all
bütün bunlara rağmen
still
bütün bunlara rağmen
even then
e rağmen
in spite of

kara rağmen hakem maçı iptal etmedi.

sana rağmen
Although I
buna rağmen
howbeit
buna rağmen
still, notwithstanding
buna rağmen
even so

The wine was very expensive, but even so he wanted to buy it. - Şarap çok pahalıydı, buna rağmen onu satın almak istedi.

buna rağmen
for all that
buna rağmen
even then
engellere rağmen ilerlemek
worry along
hatalara rağmen başarmak
muddle through
hatalara rağmen başarıyla sıyrılmak
muddle along
her şeye rağmen
after all

Tom didn't buy it after all. - Her şeye rağmen onu almadım.

You managed it after all. - Her şeye rağmen onu başardın

her şeye rağmen
against all odds
her şeye rağmen
nonetheless

Nonetheless, she loved the children and was content with the work. - Her şeye rağmen, o, çocukları seviyordu ve işinden memnundu.

her şeye rağmen
nontheless
her şeye rağmen başarmak
muddle through
mesine rağmen
notwithstanding
rağmen
but yet
rağmen
after all

Tom didn't buy it after all. - Her şeye rağmen onu almadım.

No one could solve the problem after all. - Buna rağmen kimse problemi çözemedi.

rağmen
as
rağmen
spite of

A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine. - Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.

Joan became a great actress in spite of having had a difficult childhood. - Joan zor bir çocukluk geçirmesine rağmen büyük bir aktrist oldu.

rağmen
notwithstanding
rağmen
but what
rağmen
in spite of, despite, in the face of, for all, nothwithstanding; although, though, tho'
rağmen
altho

Although he is young, he is very careful. - Genç olmasına rağmen, çok dikkatlidir.

Although he's young, he has a grey beard. - Genç olmasına rağmen gri sakalı var.

rağmen
whilst
-e ragmen
Favoriten