Do you want to sit down?
- Oturmak istiyor musunuz?
Where do you want to sit?
- Nerede oturmak istiyorsun?
Tom and Mary were about to sit down for dinner when John knocked on the door.
- John kapıyı çaldığında Tom ve Mary akşam yemeği için oturmak üzerelerdi.
We are about to sit down to dinner.
- Akşam yemeğine oturmak üzereyiz.
She resides in New York.
- O, New York'ta oturmaktadır.
In the U.S., you have the option, when you enter a restaurant, to sit in the smoking or non-smoking section.
- ABD'de bir restorana girerken seçeneğin vardır, sigara içilen ya da sigara içilmeyen yerde oturmak.
All Tom really wanted was a place to sit down and rest.
- Tom'un gerçekten tek istediği oturmak ve dinlenmek için bir yerdi.
I have a sore back from sitting in front of the computer too many hours.
- Saatlerce bilgisayarın önünde oturmaktan sırtım ağrıyor.
We've been sitting here for thirty minutes.
- Otuz dakikadır burada oturmaktayız.
Tom struggled to sit up.
- Tom dik oturmak için çabaladı.
I don't like to sit outside.
- Ben dışarıda oturmaktan hoşlanmıyorum.
This grass is too wet to sit on.
- Bu çim üstüne oturmak için çok yaş.
Would you like to sit on my knee?
- Benim dizimin üzerinde oturmak ister misin?
Would you like to be seated?
- Oturmak ister misiniz?
I really don't want to sit in that room.
- O odada gerçekten oturmak istemiyorum.
He is looking for a place to live.
- Oturmak için bir yer arıyor.
I'm looking for a place to live.
- Oturmak için bir yer arıyorum.
I would like to take a seat over there.
- Ben orada oturmak istiyorum.