It was difficult to persuade him to cancel the trip.
- Onu seyahati iptal etmeye ikna etmek zor oldu.
We failed to persuade him.
- Onu ikna etmekte başarısız olduk.
It is hard to convince Jack.
- Jack'i ikna etmek zordur.
It would be virtually impossible to convince Tom to come along with us.
- Tom'u bizimle gelmesi için ikna etmek gerçekte imkansız olurdu.