It was hard to persuade him to cancel the trip.
- Bu geziyi iptal etmesi için onu ikna etmek zordur.
He did his best to persuade her.
- Onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.
It was not easy to convince him.
- Onu ikna etmek kolay olmadı.
It would be virtually impossible to convince Tom to come along with us.
- Tom'u bizimle gelmesi için ikna etmek gerçekte imkansız olurdu.