-e gelmek

listen to the pronunciation of -e gelmek
Türkisch - Englisch

Definition von -e gelmek im Türkisch Englisch wörterbuch

-e gelmek
accrue to
-e gelmek
visit
-e gelmek
get to
-e gelmek
step over
meydana gelmek
occur
gelmek
come

Mr Smith has not turned up yet though he promised to come. - Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.

He gave me a promise to come back soon. - O,yakında geri gelmek için bana söz verdi.

üstesinden gelmek
(Hukuk) overcome

In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology. - Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.

We have to overcome many difficulties. - Birçok zorluğun üstesinden gelmek zorundayız.

görmezden gelmek
ignore
gidip gelmek
shuttle
yüz yüze gelmek
face

Tom doesn't have to face it alone. - Tom onunla tek başına yüz yüze gelmek zorunda değil.

Coming face to face with a dinosaur was a funny experience. - Bir dinozorla yüz yüze gelmek eğlenceli bir deneyimdi.

meydana gelmek
take place
meydana gelmek
happen

That didn't have to happen. - O, meydana gelmek zorunda değildi.

üstesinden gelmek
handle

It's hard for me to handle so much pressure. - Bu kadar çok baskının üstesinden gelmek benim için zordur.

I'd like to handle this in my own way. - Kendi tarzımla bunun üstesinden gelmek istiyorum.

üstesinden gelmek
accomplish
gibi gelmek
appear
üstesinden gelmek
get through
haline gelmek
turn out
denk gelmek
come across
saplantı haline gelmek
obsess
üstesinden gelmek
deal with

The situation was getting difficult to deal with. - Durumun üstesinden gelmek gittikçe zorlaşıyordu.

anlamına gelmek
be
meydana gelmek
consist
üstesinden gelmek
(deyim) make out
ileri gelmek
come
ardından gelmek
ensue
başına gelmek
come over
gelmek
to come; to come back, to return; to arrive, to roll up; to get in, to roll up, to arrive; to reach; to derive from sth; to fit, to suit; to seem, to appear; to endure, to bear, to put up with; to suffer; to amount to; to pretend, to to feign; to come in
anlamına gelmek
stand for
anlamına gelmek
infer
geri gelmek
come back

He gave me a promise to come back soon. - O,yakında geri gelmek için bana söz verdi.

Dick promised to come back by three o'clock. - Dick, saat üçe kadar geri gelmek için söz verdi.

kendine gelmek
recover
meydana gelmek
originate
üstesinden gelmek
get over
üstesinden gelmek
tackle with
gibi gelmek
sound like
eve gelmek
get home
gelmek
(Atasözü) ejaculate (during the sexual intercourse)
anlamına gelmek
mean

A high savings rate is cited as one factor for Japan's strong economic growth because it means the availability of abundant investment capital. - Yüksek tasarruf oranı Japonya'nın güçlü ekonomik büyümesi için bir faktör olarak kabul edilmektedir.Çünkü o bol yatırım sermayesi kullanılabilirliği anlamına gelmektedir.

These days, the lion's share usually means the biggest share; but not so long ago, it meant all of it. - Bu günlerde, aslan payı genellikle en büyük pay anlamına gelmektedir; fakat çok geçmeden önce onun hepsi anlamına geliyordu.

arkasından gelmek
come after
başına gelmek
befall
başına gelmek
undergo
bir araya gelmek
come together
bir araya gelmek
cluster
denk gelmek
coincide with
denk gelmek
come up to
galip gelmek
prevail
gelmek
come from

It had to come from somewhere. - O bir yerden gelmek zorundaydı.

gelmek
stem
gelmek
arrive

I would like to arrive. - Ben gelmek istiyorum.

I'll try my best to arrive early. - Erken gelmek için elimden geleni yapacağım.

geri gelmek
return
gibi gelmek
to seem, to appear, to sound (like)
hakkından gelmek
vanquish
haline gelmek
become
haline gelmek
turn out to be
ileri gelmek
arise from
insafa gelmek
relent
iyi gelmek
benefit
iyi gelmek
a) to do good, to benefit b) to fit, to suit
kanuna karşı gelmek
to break the law
karşı gelmek
defy
karşı karşıya gelmek
to come face to face, to come across, to meet, to face
karşı karşıya gelmek
face
kendine gelmek
regain consciousness
meydana gelmek
transpire
meydana gelmek
arise from
meydana gelmek
set in
meydana gelmek
begin
önce gelmek
come before
üstesinden gelmek
to cope with, deal with (something)
üstesinden gelmek
surmount
üstesinden gelmek
cope with

You have to cope with those difficult problems. - Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.

üstesinden gelmek
cope

You have to cope with those difficult problems. - Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.

üstesinden gelmek
fare
anlamına gelmek
imply
ele gelmek
handle
limanından gelmek
hail
meydana gelmek
consist of
uzaktan gelmek
come over
üstesinden gelmek
fix
üstesinden gelmek
manage
(işin) üstesinden gelmek
get through
-den önce gelmek
precede
beli gelmek
ejaculate
beli gelmek
come off
beraber gelmek
come along
beraber gelmek
accompany someone
bir araya gelmek
get together

Bill and John like to get together once a month to shoot the breeze. - Bill ve John çene çalmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.

Bill and John like to get together once a month to talk. - Bill ve John konuşmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.

bir işin üstesinden gelmek
be equal to
birden gelmek veya gözükmek
(Askeri) pop-up
birdenbire meydana gelmek
spring up
birinci gelmek
win the first place
birinci gelmek
come first
birinci gelmek
the first
birinci gelmek
be first
birinci gelmek
be the first
bol gelmek
be loose-fitting
bütün haline gelmek
coalesce
bıkkınlık gelmek
be tired
bıkkınlık gelmek
to be fed up
bıkkınlık gelmek
be sick
bıkkınlık gelmek
fed up
bıkkınlık gelmek
be fed up
den önce gelmek
precede
denk gelmek
equal to
denk gelmek
run into
denk gelmek
to be suitable
denk gelmek
be suited to
denk gelmek
suitable
denk gelmek
fit
denk gelmek
be suitable for
denk gelmek
be equal to
denk gelmek
be suitable
denk gelmek
suit
dize gelmek
surrender
eksik gelmek
fall short
eksik gelmek
(Ticaret) be short
eksik gelmek
fall short of
eksik gelmek
fell short of
elinden gelmek
able to
elinden gelmek
be able to
elinden iş gelmek
skillful
elinden iş gelmek
be skillful
erken gelmek
early
erken gelmek
be early
erken gelmek
come early
eve sabaha karşı gelmek
come home with the milk
gelmek
come in

Do you want to come inside? - İçeri gelmek ister misin?

Would you like to come inside? - İçeriye gelmek ister misiniz?

gelmek
get in
gelmek
weigh

She weighs more than 80 kg. - O, 80 kilodan daha fazla gelmektedir.

gelmek
fall
gelmek
to feign
gelmek
navigate
gelmek
have an orgasm
gelmek
amount to
gelmek
derive
gelmek
turn

He promised to come, but hasn't turned up yet. - O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi.

Mr Smith has not turned up yet though he promised to come. - Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.

gelmek
present oneself
gelmek
seem

Tom didn't seem to want to come with us. - Tom bizimle gelmek istiyor gibi görünmüyordu.

Tom doesn't seem to want to come with us. - Tom bizimle gelmek istiyor gibi görünmüyor.

gelmek
come to hand
gelmek
fit
gelmek
derive from something
gelmek
appear
gelmek
bear
gelmek
spring from
gelmek
suit
gelmek
endure
gelmek
happen by
gelmek
pretend
gelmek
form
geri gelmek
get back

I was very glad to get back. - Geri gelmekten çok memnundum.

geri gelmek
come back to

Can you just tell me now, so I don't have to come back tomorrow? - Sadece bana şimdi söyleyebilir misin, böylece yarın geri gelmek zorunda kalmam.

I want to come back to Lucca. - Ben Lucca'ya geri gelmek istiyorum.

geri gelmek
comeback
geri gelmek
revive
geri gelmek
(Dilbilim) bring back
gibi gelmek
(Dilbilim) come across as
gibi gelmek
feel
gibi gelmek
sound
gibi gelmek
(Dilbilim) seem as
gidip gelmek
call for
gidip gelmek
navigate
gidip gelmek
ply between
gidip gelmek
shuttling
habersiz gelmek
to show up unexpectedly
ileri gelmek
proceed from
ileri gelmek
result
ileri gelmek
advance
ileri gelmek
stem from
inme gelmek
disembark
itici gelmek
offend
iyi gelmek
fit
kendine gelmek
(deyim) find oneself
kendine gelmek
behave oneself
kendine gelmek
come round
kendine gelmek
get over
kendine gelmek
(deyim) come to oneself
meni gelmek
ejaculate
meydana gelmek
see the light of day
meydana gelmek
(Politika, Siyaset) bring about
meydana gelmek
pass off
meydana gelmek
occupy
meydana gelmek
come to pass
meydana gelmek
grow up
meydana gelmek
become a reality
meydana gelmek
occurring
meydana gelmek
emanate
meydana gelmek
come in existence
meydana gelmek
come into existence
meydana gelmek
ingenerate
sonu gelmek
break up
tuhaf gelmek
be bizarre
uykusu gelmek
feel drowsy
uykusu gelmek
be sleepy
uykusu gelmek
need to sleep
uykusu gelmek
feel sleepy
uykusu gelmek
feel dopy
yetersiz gelmek
fall short
zor gelmek
be difficult for (someone)
zor gelmek
be difficult for
zor gelmek
difficult for
önce gelmek
predate
üstesinden gelmek
(Dilbilim) hash out
üstesinden gelmek
(deyim) be at grips with
üstesinden gelmek
go over big
üstesinden gelmek
(Dilbilim) wrap up
üstesinden gelmek
(deyim) gain the upper hand
üstesinden gelmek
(Dilbilim) carry through
üstesinden gelmek
rise above
üstesinden gelmek
get to grips with
üstesinden gelmek
get around
üstesinden gelmek
tackle
üstesinden gelmek
(Dilbilim) finish off
üstesinden gelmek
(deyim) come up with
üstesinden gelmek
(Dilbilim) finish up
üstesinden gelmek
get along
üstesinden gelmek
(deyim) carry it off
üstesinden gelmek
come to grips with
üstesinden gelmek
(deyim) have the best of
üstesinden gelmek
muddle through
üstesinden gelmek
(deyim) get the upper hand
üstesinden gelmek
get the better of
Türkisch - Türkisch

Definition von -e gelmek im Türkisch Türkisch wörterbuch

gelmek
Kendine yapılan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak: "Kadri o adamlardandır ki, iyi davranmaya, yüz vermeye gelmez."- M. Ş. Esendal."Bizim baştan savma işe gelmediğimizi bilirsin."- R. H. Karay
rast gelmek
hedefi bulmak
gelmek
Olmak, -e uğramak
gelmek
Etkisini herhangi bir biçimde göstermek
meydana gelmek
Belli bir varlık kazanmak, ortaya çıkmak, oluşmak, teşekkül etmek, tekevvün etmek:
sadete gelmek
Bkz. sadede gelmek
-e gelmek
Favoriten