That tendency is strong among Americans.
- O eğilim Amerikalılar arasında güçlüdür.
He has a tendency to be pessimistic.
- Onun kötümser olma eğilimi var.
Chechens have inclinations towards independence.
- Çeçenlerin bağımsızlığa doğru eğilimleri var.
Tom doesn't have the time or the inclination to do that.
- Tom'un bunu yapmak için zamanı ya da eğilimi yok.
Sami has propensity for violence.
- Sami'nin şiddete eğilimi var.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
If current trends continue, the language will likely die in the near future.
- Şimdiki eğilimler devam ederse, dil muhtemelen yakın gelecekte ölecektir.
He has a natural bent for music.
- Onun müzik için doğal bir eğilimi var.
This has been the trend for the past twenty years.
- Bu son yirmi yıldır eğilimdi.
The trend is always to produce more products using fewer employees.
- Eğilim her zaman daha az işçi kullanarak daha fazla ürün üretmektir.