Menünün içinde büyük bir çeşit yemek vardı.
- There was a great variety of dishes on the menu.
Tom'un menüye bakmasına gerek yoktu çünkü daha önce o restoranda defalarca bulunmuştu.
- Tom didn't need to look at the menu because he'd been to that restaurant many times before.
O, yağlı restoran menüsüne dokunmaya cesaret edemedi.
- She didn't dare touch the greasy restaurant menu.
Ben kahvaltı menüsünden sipariş verebilir miyim?
- Can I order from the breakfast menu?