O, kayıp kız hıçkırıklar arasında adını söyledi.
- Between sobs, that lost girl said her name.
Onlar onu kayıp kabul ettiler.
- They gave him up for lost.
Bill 20 dakika geç kaldı. Bir yerde kaybolmuş olmalı.
- Bill is 20 minutes late. He must have gotten lost somewhere.
O, kaybolmuş ve rahatsız hissetti.
- He felt lost and uncomfortable.
Seçimin kaybedildiğine inanmadı.
- He did not believe the election was lost.
Aslında ne kadar para kaybedildi?
- How much money was actually lost?
Tom biraz dalgın görünüyor.
- Tom looks a little lost.
Tom kaybolmuş ve şaşırmış gibi görünüyor.
- Tom looks lost and confused.