She veered closer to the building.
The clock on that tower is accurate.
- O kuledeki saat doğrudur.
My watch is more accurate than yours.
- Saatim sizinkinden daha doğru.
I'll be damned if it's true.
- Eğer o doğruysa mahvoldum demektir.
The story seems true.
- Hikâye doğru görünüyor.
If you understand, then do it properly.
- Eğer anlıyorsan, öyleyse onu doğru dürüst yap.
Don't play dumb. Answer my question properly!
- Aptal numarası yapma. Soruma doğru dürüst cevap ver.
He said the words came straight from his heart.
- O kelimelerin doğruca kalbinden geldiğini söyledi.
After the meeting she headed straight to her desk.
- Toplantıdan sonra o doğrudan masasına doğru yöneldi.
The right mind is the mind that does not remain in one place.
- Doğru akıl bir yerde kalmayan akıldır.
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
- Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.
The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface.
- Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.
Tom bends over backwards to please Mary.
- Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
Tom took a step backwards.
- Tom, geriye doğru bir adım attı.
He is the proper person for the job.
- O, iş için doğru kişidir.
The ship made for the shore.
- Gemi kıyıya doğru gitti.
Tom is telling the truth, I'm fairly certain.
- Tom doğruyu söylüyor, ben oldukça eminim.
As soon as the three doctors had left the room, the Fairy went to Pinocchio's bed and, touching him on the forehead, noticed that he was burning with fever.
- Üç doktor odadan çıkar çıkmaz Peri, Pinokyo'nun yatağına doğru gitti ve alnına dokununca onun ateşler içinde yandığını gördü.
Due to Tom's behavior, the court is convinced that Mary's account is accurate.
- Tom'un davranışı nedeniyle mahkeme Mary'nin hesabının doğru olduğuna inanıyor.
Excuse me, but is this the right way to the subway station?
- Affedersiniz,ama bu metro istasyonu için doğru yol mu?
Is this the right way to the station?
- Bu, istasyona giden doğru yol mu?
Tom bends over backwards to please Mary.
- Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
Tom is walking backwards.
- Tom geriye doğru yürüyor.