Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.
- We want to cause the least possible harm.
Bir olaya sebep olmak istemedim.
- I didn't want to cause a scene.
Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
O, kötü bir ruh hali içerisinde olması dolayısıyla seninle konuşmayı reddedebilir.
- She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
Ben herhangi bir rahatsızlığa neden olmak istemiyorum.
- I don't want to cause any inconveniences.
Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
- Careless driving causes accidents.
Bir taksi çağırdım çünkü yağmur yağıyordu.
- I called a cab, because it was raining.
Chris'i sevmiyorum çünkü o çok kaba ve duyarsız.
- I dislike Chris because he is very rude and insensitive.
Paniğe yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause a panic.
Herhangi bir soruna yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause any trouble.
Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.
- Cause and effect react upon each other.
Bu kazaya neyin sebep olduğu tam bir sır.
- It is a complete mystery what caused the accident.
İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
- A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
İşçilerimiz buz fırtınasının neden olduğu hasarı onarmak için gece gündüz çalışıyorlar.
- Our employees are working around the clock to fix the damage caused by the ice storm.
Durgunluk birçok işletmenin kapanmasına neden oldu.
- The recession caused many businesses to close.
Burada iyi bir amaç için buradayız.
- We're here for a good cause.
Kötü hava yüzünden, o gelemedi.
- Because of the bad weather, he couldn't come.
Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
Fırtına hiçbir hasara neden olmadı.
- The storm didn't cause any damage.
Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
- Tom didn't want to cause us any more trouble.
Ben Tom'un neden olduğu problemler hakkında duydum.
- I heard about the problems Tom caused.
Yapmak istediğim son şey sana bir probleme neden olmak.
- The last thing I want to do is cause you a problem.
Paniğe yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause a panic.
Zayıf temeller evin çökmesine yol açtı.
- Weak foundations caused the house to subside.
Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.
- A traffic accident caused us a lot of trouble.
Tom bana çok sorun çıkarıyor.
- Tom causes me a lot of trouble.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Bu kazaya neyin sebep olduğu tam bir sır.
- It is a complete mystery what caused the accident.
Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Nesnelerin ağırlığının sebebi yer çekimidir.
- Gravity causes objects to have weight.
Şu an için, hastalığın sebebi bilinmiyor.
- At present, the cause of the disease is unknown.
İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
- A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
Sorun çıkarmak için burada değilim.
- I'm not here to cause trouble.
O sorun çıkarmak istemiyor.
- He doesn't want to cause trouble.
Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.
- Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.
O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.
- He contributed nothing to the cause.
O, birçok sorunlara neden olabilir.
- It could cause too many problems.
Tamponlar toksik şok sendromuna neden olabilir.
- Tampons can cause toxic shock syndrome.
The explosion caused a panic.
The explosion caused much damage to the building.
He is fighting for a just cause.
The news story caused a stir.
If someone strikes you, then you have a cause of action for battery.
The court noted this August, that an employee can be fired for cause based on incompetence, if he or she consistently fails to meet reasonable standards.
He has already made up his mind, and it's a lost cause to try to change it.
I used to try to get him to do some exercise but then decided he was a lost cause.
... bacteria that live in our guts. And they provide infection. They can cause disease. ...
... They are the number 1 cause of death in America for people aged 5-34. I saw my friend, Katherine ...