şiş

listen to the pronunciation of şiş
Türkisch - Englisch
skewer

Yesterday I ate 10 skewers. - Dün 10 tane şiş yedim.

Could you cook a skewer for me, please? - Bana bir şiş pişirir misin, lütfen?

swelling

He has a swelling on his head. - Onun kafasında bir şiş var.

You should put an ice pack on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine bir buz torbası koymalısın.

bulge
(fırın) roasting jack
tumefaction
concretion
needle

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

blown up
skewer; spit
wart
rising
turgid
broach
swollen; protuberant; swelling, bulge, bump
protuberant
(food) cooked on a skewer: şiş kebap shish kebab
turgescence
swell

Tom twisted his ankle and it swelled up. - Tom bileğini burktu ve o şişti.

You need to put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişliği önlemek için bileğine buz koymalısın.

knitting needle

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

(kebap) spit
spit

In spite of being fat, she was pretty. - Şişman olmasına rağmen güzeldi.

(Mekanik) pin

Tom took a bottle of pink pills out of his pocket. - Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı.

(Tıp) tubercle
excrescence
puffy

Have you been crying all night? Your eyes are all puffy. - Bütün gece ağlıyor muydun? Gözlerin tamamen şişmiş.

tumour

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

cooked on a skewer
tumor
poker
bilge
shish kebab
blain
bulgy
puff up
bulging

He has bulging biceps. - Onun şişkin pazısı var.

Her pockets were bulging with walnuts. - Onun cepleri cevizlerle şişkindi.

lump
tumescent
bump
swollen

My little finger is swollen. - Benim küçük parmağım şişti.

I went to see the river, which I found greatly swollen. - Ben nehri görmeye gittim, onu büyük ölçüde şişmiş buldum.

{f} swelled

Tom twisted his ankle and it swelled up. - Tom bileğini burktu ve o şişti.

shish
node

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

şiş göbek
potbelly
şiş göbek
paunch
şiş göbek
pot
şiş göbek
potbelly, pot, paunch
şiş göbek
corporation
şiş göbek
pot belly
şiş göbek
big belly
şiş göbekli
pot bellied
şiş gözler
puffed eyes
şiş karınlı kimse
pot belly
şiş olma
turgidness
kuzu şiş
Lamb on skewers
tavuk şiş
(Gıda) chicken shish
kuzu şiş kebabı
(Gıda) lamb on skewither
kuzu şiş köftesi
(Gıda) lamb balls on skewer
çöp şiş
1. thin skewer. 2. a kabob made by grilling over charcoal very small cubes of meat that have been affixed to a thin skewer
Türkisch - Türkisch
Şişmiş olan yer, şişlik
Bir ucu sivri, ince ve uzun çubuk
Metalden yapılmış bir ucu sivri, ince uzun çubuk
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silâh gibi kullanılabilen ince uzun çubuk
ince uzun çubuk
Şişmiş, şişkin, kabarık
Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silah gibi kullanılabilen ince uzun çubuk. Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk: "... ablası bir an çorap şişlerini bırakıyor, gözleri doluyor."- H. E. Adıvar. Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
Şişmiş, şişkin, kabarık: "Emine Hanımın şiş gözleri daha sakindi."- H. E. Adıvar. Şişmiş olan yer, şişlik
şiş kebap
Şişte pişmiş kebap
şiş köfte
Şişe geçirilerek hazırlanmış ve pişirilmiş köfte
TA'ŞİŞ
(Osmanlı Dönemi) Hurmanın yaprağının az olması
TA'ŞİŞ
(Osmanlı Dönemi) Kuşun yuva yapması
kaba şiş
Kabakulak
şiş
Favoriten