Tom can't afford all the stuff Mary wants him to buy on his salary.
- Tom'un, Mary'nin ondan satın almasını istediği her şeyi maaşıyla almaya gücü yetmez.
Tom knows a lot of stuff about Mary.
- Tom Mary hakkında çok şey biliyor.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
Don't say bad things about others.
- Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme.
I read an academic article in that language and understood almost everything, but when I tried reading a story for beginners I understood nothing.
- O dilde bilimsel bir yazı okudum ve neredeyse her şeyi anladım ama başlangıç seviyesindekiler için yazılmış bir hikayeyi okumaya çalıştığımda hiçbir şey anlamadım.
This article reminds me of something I saw on TV.
- Bu makale bana TV'de gördüğüm bir şeyi hatırlatıyor.
It is no laughing matter that he couldn't graduate from university this year.
- Onun bu yıl üniversiteden mezun olamaması gülünecek bir şey değil.
As a matter of fact, I know nothing about it.
- Aslına bakarsan, ben bu konuda hiçbir şey bilmiyorum.
There are some things we could've change, but we chose not to.
- Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.
I realized that what I had chosen didn't really interest me.
- Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
Today I just feel like staying at home and doing nothing.
- Canım bügün evde kalmak ve bir şey yapmamak istiyor.
I asked Tom to do the same thing that Mary was doing.
- Tom'un Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapmasını rica ettim.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
Tom seems to be very concerned about something.
- Tom bir şey hakkında çok endişeli görünüyor.
Spies make it their business to know things that you don't want them to know.
- Casuslar senin onların bilmesini istemediğin şeyleri bilmek için işlerini yaparlar.
I don't know a thing about running a business.
- İş idaresi hakkında bir şey bilmiyorum.
I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
- Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
Tom is pretty sure everything will go well.
- Tom her şeyin iyi gideceğinden oldukça emin.
It was an object of terror.
- Dehşet veren bir şeydi.
You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...
- Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun...
He knows a lot about foreign affairs.
- Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.