These books have defined and shaped our culture.
- Bu kitaplar kültürümüzü tanımlamış ve şekillendirmiştir.
The handle is shaped like a duck's head.
- Kolu bir ördeğin kafası gibi şekillendirilmiş.
I figured it was easier to do it this way.
- Onu bu şekilde yapmanın daha kolay olduğunu düşündüm.
I can't make out these figures.
- Bu şekilleri anlayamam.
Modern bridges are similar in shape.
- Modern köprüler şekil olarak benzer.
It is said that cats can change shape.
- Kedilerin şekil değiştirebildikleri söylenilmektedir.
A form appeared from over there.
- Oradan bir şekil ortaya çıktı.
I formulated it wrongly.
- Onu yanlış şekilde formüle ettim.
Patterns of married life are changing a lot.
- Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.
Mary laid on her bed, crying with her face buried into her pillow.
- Mary yatağına uzandı, yüzü yastığına gömülü şekilde ağladı.
His face is distorted by pain.
- Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
You have to read between the lines to get the most out of anything.
- En iyi şekilde yararlanmak için satır aralarını iyi okumak zorundasın.
The refugee crossed the line safely.
- Mülteciler güvenli bir şekilde sınır çizgisini geçtiler.
A wise man would not act in that way.
- Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.
Hanako turned out to be a surprisingly nice person.
- Hanako'nun şaşırtıcı şekilde hoş bir insan olduğu ortaya çıktı.
Surprisingly enough, he turned out to be a thief.
- Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı.