Definition von şeki̇l im Türkisch Englisch wörterbuch
- şekil
- mold
- şekil
- figure
Young girls' desire for slim figures is strong.
- Genç kızların narin şekiller için arzusu güçlüdür.
I figured it was easier to do it this way.
- Onu bu şekilde yapmanın daha kolay olduğunu düşündüm.
- şekil
- shape
It is said that cats can change shape.
- Kedilerin şekil değiştirebildikleri söylenilmektedir.
Some important geometric shapes are the triangle, the square, the rectangle, the circle, the parallelogram and the trapezium.
- Bazı önemli geometrik şekiller üçgen, kare, dikdörtgen, daire, paralelkenar ve ikizkenar yamuktur.
- şekil
- mould
- şekil
- form
A form appeared from over there.
- Oradan bir şekil ortaya çıktı.
A form appeared in the darkness.
- Karanlıkta bir şekil belirdi.
- şekil
- image
- şekil vermek
- give shape
- şekil vermek
- mould
- şekil vermek
- shape
- şekil vermek
- mold
- şekil
- (Hukuk) modality
- şekil
- turn
Tom doesn't know how things turned out this way.
- Tom şeylerin bu şekilde ortaya nasıl çıktığını bilmiyor.
Surprisingly enough, he turned out to be a thief.
- Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı.
- şekil
- figure , shape
- şekil
- way, manner
- şekil
- wise
A wise man would not act in that way.
- Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.
- şekil
- diagram, figure, illustration
- şekil
- semblance
- şekil
- kind, sort, variety
- şekil
- morpho
- şekil
- face
His face is distorted by pain.
- Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
Britain faced dangerously low supplies of food.
- İngiltere tehlikeli şekilde düşük gıda malzemeleri ile karşı karşıya idi.
- şekil
- condition, state
- şekil
- contour
- şekil
- illustration
- şekil
- shape, form; diagram, figure; way, manner
- şekil vermek
- style
- şekil değiştirme
- transfiguration
- şekil almak
- form
- şekil almak
- jell
- şekil almak
- take form
- şekil almak
- shape
- şekil almak
- take shape
- şekil bozukluğu
- malformation
- şekil bozukluğu
- deformity
- şekil değiştirme
- transformation
- şekil değiştirme
- deformation
- şekil ve içerik olarak
- (Ticaret) as to form and substance
- şekil ve şemail
- appearance
- şekil verici
- shaper
- şekil verilebilirlik
- plasticity
- şekil verme
- forming
- şekil vermek
- form
- şekil vermek
- give form
- şekil vermek
- to give form/shape (to)
- şekil vermek
- set
- şekil vermek
- stamp out
- şekil vermek
- dress
- şekil çizmek
- diagrammatize
- şekil şekil
- all kinds of, many different kinds of
- şekil
- pattern
Patterns of married life are changing a lot.
- Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.
- dört üçgen yüzlü şekil
- tetrahedron
- elle şekil verilmiş
- fashioned
- geometrik şekil
- (Matematik) figure
- model şekil verici
- (Askeri) former
- on iki yüzlü şekil
- dodecahedron
- otomatik şekil
- (Bilgisayar) autoshapes
- otomatik şekil
- (Bilgisayar) an autoshape
- otomatik şekil
- (Bilgisayar) autoshape
- şekil
- printing
- şekil
- format
- şekil
- cast
- şekil
- delineate
- şekil
- (Tıp) forme
- şekil
- vein
- şekil
- conformation
- şekil
- outline
- şekil
- line
The refugee crossed the line safely.
- Mülteciler güvenli bir şekilde sınır çizgisini geçtiler.
At the bus stop, people waited in orderly lines, but as soon as the bus pulled up, the line broke up.
- Otobüs durağında,insanlar düzgün bir şekilde sırada beklediler.Filhakika otobüs durur durmaz sıra bozuldu.
- şekil
- diagram
- şekil
- configuration
- aerodinamik şekil
- streamline
- aerodinamik şekil
- streamline shape
- aynı şekil
- kind
I'm sorry, I'll pay you back in kind.
- Özür dilerim. Aynı şekilde sana geri ödeyeceğim.
- beş yüzlü şekil
- pentahedron
- daha fazla otomatik şekil
- (Bilgisayar) more autoshapes
- dört açılı şekil
- tetragon
- dört yapraklı şekil
- quatrefoil
- dört yüzlü şekil
- tetrahedron
- dörtkenarlı şekil
- quadrilateral
- elle şekil verme
- hand molding
- eşkenar şekil
- equilateral
- garip şekil
- grotesque
- geometrik şekil
- geometric figure
- gerçek şekil
- (Bilgisayar) true form
- hukuki işlemlerde şekil
- (Kanun) form of juristic acts
- kabartma resim veya şekil
- cartouch
- kabartma resim veya şekil
- cartouche
- kafa şekil bozukluğu ve zekâ geriliği hastalığı
- mongolism
- kemiğin şekil bozukluğundan kırılması
- osteoclasis
- kolay şekil alan
- waxen
- kolay şekil alan
- waxy
- nihai şekil
- final form
- oniki açılı şekil
- dodecagon
- oniki yüzlü şekil
- dodecahedron
- oyma kabartmalı şekil
- glyph
- saça şekil vermek
- hairdressing
- serbest şekil
- (Bilgisayar) freehand shape
- standart şekil
- (Askeri) standard pattern
- tahtaya şekil veya resim çizerek konuşma
- chalk talk
- tane şekil faktörü
- grain shape factor
- viskoz şekil değiştirme
- viscous strain
- yuvarlak şekil
- round shape
- şekil
- eidolon
- şekil
- feature
- şekil
- figuration
- şekil
- effigy
- şekil
- shadow
- şekil
- model
- şekil
- species