şartlar

listen to the pronunciation of şartlar
Türkisch - Englisch
conditions

Under these conditions we can not work together. - Bu şartlar altında birlikte çalışamayız.

They want to better their working conditions. - Çalışma şartlarını iyileştirmek istiyorlar.

circumstances

You can't say anything till you know the circumstances. - Şartları öğrenene kadar bir şey söyleyemezsin.

I wish we could have met under better circumstances. - Keşke daha iyi şartlar altında görüşebilseydik.

climate
circs
context
terms

We sued the insurance company because it violated the terms of our policy. - Biz sigorta şirketine poliçemizin şartlarını ihlal ettiği için dava açtık.

According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st. - Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.

situation

He can explain the situation. - O, şartları açıklayabilir.

The situation was unbearable. - Şartlar dayanılmazdı.

state of affairs
conjuncture
discharge
specifications
specification
şart
condition

You have our permission to include our software on condition that you send us a copy of the final product. - Nihayi ürünün bir kopyasını göndermek şartıyla bizim yazılımı dahil etmeniz için iznimiz var.

There is an urgent need for improved living conditions. - Gelişmiş yaşam şartlarına acil bir ihtiyaç var.

şartlar göz önünde tutulursa
considering
şartlar ne
What's the pitch
şart
circumstance

I wish we could have met under better circumstances. - Keşke daha iyi şartlar altında görüşebilseydik.

Under the circumstances we have no choice but to surrender. - Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.

şart
necessarily

Things that you see with your eyes are not necessarily true. - Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.

şart
essential
şart
weather

Due to the bad weather, the game was cancelled. - Kötü hava şartlarından dolayı oyun iptal edildi.

Due to the bad weather, the game was called off. - Kötü hava şartları nedeniyle oyun iptal edildi.

şart
if
şart
string
bu şartlar altında
under the circumstances
şart
stipulation

They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete. - Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.

şart
(Hukuk) term, provision, charter, requirement
teknik şartlar
technical requirements
şart
(Kanun) charter
şart
imperative

It is imperative that we find another way out of this situation. - Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.

Setting limits is imperative. - Sınırları kurmak şarttır.

şart
article
şart
reservation
şart
{i} state
bu şartlar altında
at that rate
bu şartlar altında
under this circumstances
cari şartlar listesi
(Ticaret) current list of terms
hukuki şartlar
condicio juris
siyasi şartlar
(Hukuk) political conditions
standart şartlar
standard conditions
tipik teknik şartlar
(İnşaat) master specifications
uygun şartlar
(Hukuk) favorable conditions
yoğunlaşma izi: bazı şartlar altında uçuş halindeki bir füze veya diğer araç ger
(Askeri) condensation trail
şart
reserve
şart
understanding
şart
condition, stipulation, provision; article, clause koşul
şart
must

Tom must choose the second-best policy according to the circumstances. - Tom şartlara göre, ikinci en iyi politikayı seçmeli

şart
proviso
şart
qualification
şart
subjunctive
şart
term

I'll agree to the terms if you lower the price. - Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.

We expected better terms. - Daha iyi şartlar bekliyorduk.

Türkisch - Türkisch
(Hukuk) ŞURUT
(Osmanlı Dönemi) şerâit
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Yemin
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Gr: Biri diğerine bağlı olan iki cümle hakkında delâlet edilen; yâni mütevakkıf aleyhe delâlet eden diğer cümleye cezâ denir. Meselâ: "Haber verirsen, ben de gelirim" cümlesinde "Haber verirsen" cümlesi şart, "ben de gelirim" cümlesi ise cezâdır. Bunlara "cezâ cümlesi, şart cümlesi" de denir. Başka tabirle "cümle-i şartiye" ve "cümle-i cezâiye" denir
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Bir kısım muamelelerde lüzumlu olan hüküm. Bir şeyin olması ona bağlı olan şey
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Hal, vaziyet
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Kayıt. Bir iş için mutlaka lüzumlu olan husus
Şart
kayıt
Şart
koşul
Şart
(Osmanlı Dönemi) KAYD
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul: "İster istemez bu şartlara boyun eğecekti."- F. R. Atay
şartlar
Favoriten