I'm not cut out for gambling. Maybe I'm just unlucky, but working for my pay is more of a sure thing.
- Ben kumar için biçilmiş kaftan değilim. Belki sadece şanssızım fakat maaşım için çalışmak daha emin bir şeydir.
What an unlucky boy I am!
- Ne şanssız bir çocuğum!
It would be unfortunate if he were to fail.
- O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
There was an unfortunate incident at home.
- Evde şanssız bir kaza vardı.
Tom has had many unhappy experiences.
- Tom'un çok şanssız deneyimleri olmuştur.
When Tom lost his wallet, he was out of luck.
- Tom cüzdanını kaybettiğinde şanssızdı.
I know what a lucky boy I am.
- Ben ne şanslı bir çocuk olduğumu biliyorum.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
- Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
- Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
Any chance you know where I put my keys?
- Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmen için şans var mı?
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
- Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
He had the good fortune to find a good wife.
- Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.
She had the good fortune to get into the school she wanted to.
- Şanslıydı ki istediği okula girdi.
Please give me one more shot.
- Lütfen bana bir şans daha verin.
Give me another shot.
- Bana bir şans daha ver.
I knew that I'd break her heart, but I had no choice.
- Onun kalbini kıracağımı biliyordum ama hiç şansım yoktu.
This is the big break I've been waiting for.
- Bu beklediğim büyük şans.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
I thank my lucky stars that I'm still alive.
- Hala hayatta olduğum için şansıma şükrediyorum.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
There is no security on this earth; there is only opportunity.
- Bu dünyada hiçbir güvenlik yoktur; sadece şans vardır.
Tom deserves another opportunity.
- Tom başka bir şansı hak ediyor.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.