I'm not cut out for gambling. Maybe I'm just unlucky, but working for my pay is more of a sure thing.
- Ben kumar için biçilmiş kaftan değilim. Belki sadece şanssızım fakat maaşım için çalışmak daha emin bir şeydir.
4219 is an extremely unlucky number.
- 4219 son derece şanssız bir sayıdır.
She sympathized with those unfortunate people.
- Şu şanssız insanlara acıdı.
It would be unfortunate if he were to fail.
- O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
Tom has had many unhappy experiences.
- Tom'un çok şanssız deneyimleri olmuştur.
When Tom lost his wallet, he was out of luck.
- Tom cüzdanını kaybettiğinde şanssızdı.
When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
You'll make a fortune by taking a chance.
- Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
Any chance you know where I put my keys?
- Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmen için şans var mı?
Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
- Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
Most people judge men only by their success or their good fortune.
- Çoğu insan erkekleri sadece onların başarıları ya da iyi şansıyla değerlendirir.
Please give me one more shot.
- Lütfen bana bir şans daha verin.
Give me another shot.
- Bana bir şans daha ver.
Tom can't catch a break.
- Tom bir şans yakalayamaz.
This could be my big break.
- Bu benim büyük şansım olabilir.
Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
Tom got a chance to start over.
- Tom'un başlamak için bir şansı var.
Sami went to Canada, looking for opportunity.
- Sami şans aramak için Kanada'ya gitti.
We have the opportunity to make some changes.
- Bazı değişiklikler yapma şansımız var.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.