When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
You'll make a fortune by taking a chance.
- Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
He had the fortune to marry a nice girl.
- Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.
This is your only chance.
- Bu senin yegâne şansın.
I had a chance to meet him in Paris.
- Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
- Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
She had the good fortune to get into the school she wanted to.
- Şanslıydı ki istediği okula girdi.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
Give me another shot.
- Bana bir şans daha ver.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
- Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
Do you believe that you will get seven years of bad luck if you break a mirror?
- Bir ayna kırarsan yedi yıl kötü şansa uğrayacağına inanıyor musun?
Tom can't catch a break.
- Tom bir şans yakalayamaz.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
I should've hit Tom while I had the chance.
- Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
Tom got a chance to start over.
- Tom'un başlamak için bir şansı var.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
There is no security on this earth; there is only opportunity.
- Bu dünyada hiçbir güvenlik yoktur; sadece şans vardır.
One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
- Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.