Don't do such a thing in fun.
- Şakadan böyle bir şey yapmayın.
It was nothing but a joke.
- Bu şakadan başka bir şey değildi.
Hey, it's about time you quit it with the panty jokes. You'll put off the readers, you creeper!
- Hey, külotlu şakalardan vazgeçmenin zamanı geldi.Okuyucuları soğutacaksın,seni sürüngen.
Lucy was bantered by her grandparents.
- Lucy'ye büyük ebeveynleri tarafından şaka yapıldı.
The conversation started with friendly banter but ended in bruises.
- Konuşma dostça şakayla başladı fakat morluklarla sona erdi.
That joke wasn't funny.
- Bu şaka/fıkra komik değildi.
Your jokes aren't funny.
- Şakaların komik değil.
Traditionally on April 1st, people pull pranks on each other.
- Geleneksel olarak bir nisanda insanlar birbirlerine şakalar yaparlar.
The young sorceress was ordered to turn Tom back into a human, after the teachers learned of her prank.
- Öğretmenler onun eşek şakasını öğrendikten sonra genç büyücü kadına Tom'u tekrar bir insana döndürmesi buyruldu.
Tom playfully punched Mary's arm.
- Tom şakayla Mary'nin kolunu yumrukladı.
Today is April 1! Let's play some pranks!
- Bugün 1 Nisan! Haydi şaka yapmaya!
The squirrel that you kill in jest, dies in earnest.
- Şakacıktan öldürdüğün sincap ciddi olarak ölür.
Life is a jest, and all things show it, I thought so once, and now I know it.
- Bir zamanlar hayatın bir şaka olduğunu, her şeyin de bunu gösterdiğini düşünürdüm. Artık biliyorum.
That is the funniest joke that I have ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en komik şaka.
I didn't crack any jokes.
- Ben hiç şaka yapmadım.
Tom said jokingly that he was not very rich.
- Tom şakayla çok zengin olmadığını söyledi.
I can't tell if Tom is joking or not.
- Tom'un şaka yapıp yapmadığını söyleyemem.
You're kidding, aren't you?
- Şaka yapıyorsun, değil mi?
You're kidding, right?
- Şaka yapıyorsun, değil mi?